Günümüz dünyasının pek çok farklı fikir ve düşünce ile boyandığını inkar edemeyiz. Bu, insanî farklılaşma ile sonuçlanan gayet doğal bir neticedir. Zira etnik ve dinî bağlamda farklı fikirlerin tezâhürü pek tabii bir durumdur. Milyarlarca insanın milyarlarca düşünce üretebileceğini göz önünde bulundurduğumuz zaman, karşımıza düşünce mozaiğinin çıktığını görürürüz. Tarihin de bir birikimi var ve bu birikimle birlikte bir ışık hüzmesi mesabesinde fikirler dünyamıza ışık saçıyor.
İnsanoğlu farklı fikirlerle sınanıyor şüphesiz. Ancak bu fikrî farklılaşma ne ilk ne de son. İnsanlık tarihi ile yaşıt olan akıl yolu bir yerde durmamış, aksine sürekli olarak bir hareketlilik göstermiş ve evrilmiştir. Her insan ayrı bir fikir üretmese bile, üretilen bir fikrin peşinden kimi zaman kitleler koşmuştur...
İslam, Adem (as)’dan beri süregelen bir fıtrî düşünce sistemidir. Fıtrata uygun hareketi ve yaşamayı emreder. İslam genellikle aklın kabul gördüğünü emreder, kabul görmediğini ise reddeder. Ama kimi zaman aklın hemen kavrayamadığı hususları da dile getirir. Bu bağlamda mucize kavramını örnek gösterebiliriz. Akıl, olağanüstü, daha doğru bir deyimle doğaüstü olanı hemen kavrayamaz. Bu açıdan, İslam sadece rasyonel bir sistem değildir. İslam aynı zamanda mistik yönü de bulunan bir yaşam tarzıdır. Dolayısıyla fikrî ayrışmadan öte bir aydın sistemdir İslam. Ancak bugün, birtakım aklı evvel güruh İslam’ı sadece rasyonalite bağlamında ele alıp Kur’ân’daki olağanüstü hususları kendi nefsinden te’vile kalkışıyor. Bu şekilde bir tavır İslam’ın iki boyutlu duruşuna ihanettir. İslam, ne sadece rasyo ne de sadece mistisizmdir. Bu ikisinden müteşekkil bir bütündür. İslam hem beden hem de ruhtur. Hem dünya hem de ahirettir. Bu bütünlüğü bozacak her tür eylem direkt olarak hatalı bir eylem olarak nitelendirilmelidir.
Alija İzzetbegoviç’in “Doğu Batı Arasında İslam” adlı eserinde dile getirdiği şu paragrafı aktarıp sözü sonlandırmak istiyorum:
“Mistikler her zaman İslam’ın dinî yönünü, rasyonalistler ise diğer yönünü ön plana çıkarmışlardır. Ancak, her iki gruptakilerin de İslam ile sorunları olmuştur. Bunun basit bir nedeni vardır: İslam onların sınıflandırmalarına indirgenebilecek bir sistem değildir.” [1] (Alija İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam, İstanbul, Ketebe Yayınları, 2019, s. 20)
Hâsılı, Alija’nın da belirttiği gibi, İslam’ı ayrıştırıp sadece mistisizm boyutunu veya sadece rasyonel boyutunu ön plana çıkarıp bir çeşit aydıncılık taslamak İslam’a hizmet değil, ihanettir. Bu tür hareketlerin, vakıf veya derneklerin derhal akıllarını başlarına devşirip silkinmeleri ve İslam’ın ruhunu bütünleştirici işlere yönelmeleri gerekmektedir.
Zeynep Zuhal Kılınç
Haziran, 2019
[1] (Alija İzzetbegoviç, Doğu Batı Arasında İslam, İstanbul, Ketebe Yayınları, 2019, s. 20)