Dağ fare doğurdu.
Konuyla ilgili sözümona bütün sivil toplum kuruluşlarını ve araştırmacı akademisyenleri bir araya getirip bir yıl boyunca konuşturan ve tartıştıran Kültürlerarası Oturumlar (Assises de l'Interculturalité) vardığı sonuçları 68 sayfalık bir rapor halinde sundu.
Konunun öncüsü ve bayraktarı bizzat Fırsat Eşitliği Bakanı Joëlle Milquet.
Hiç bir şey esirgenmedi, bir milyon avroluk bir bütçe tahsis edildi.
***
Sonuç : Sıfır kere sıfır eşittir sıfır, elde var sıfır...
Birbiriyle çelişen tutarsız öneriler çorbası.
Dinsel ögeler bütün sistemi kaplamış durumda.
Yol ortasında sinirlenip, kapıyı çarpıp ayrılan uzmanların sayısı epeyce.
Aydın tartışmaları böyledir genelde.
Benim gibi düşünüyorsanız sizinle hemfikirim denir kibarca.
Kimse açık açık söylemek istemese veya söyleyemese de konu entegrasyon tabir edilen müslüman dinine ait yabancı kökenlilerin Batı Avrupa'ya, Belçika'ya, uyum sorunu.
Amaç kendi düşünce sistemiyle tutarlı kalarak Paris benzeri gençlik isyanlarını bastırmak.
***
Önemli olan bir sorunu göz ardı etmemek gerek.
O da şu ki kimlik krizi geçirenler sadece yabancılar değil.
Batılılar da, itiraf etmeseler de, yeni bir kimlik arayışı içindeler.
Fakat uyanıklık yaparak bu sorgulamayı islam kültürüne ait yabancılar üzerinden yürütmeyi tercih ediyorlar.
Batı hümanizması kendisini islami köktendinciliğin tehdidi altında hissediyor.
Batılılara göre kökendincilik yayılıyor ve ılımlı, Batı ile barışık, uyumlu islamiyeti reddediyor.
***
Almanya şansölyesi bayan Angela Merkel'in Almanya'daki Türk toplumunun uyum sürecinin başarısız olduğu yönündeki açıklamalarını bilen diğer küçük devletler de aynı yönde açıklamalara başladılar...
Büyükler öksürünce küçükler hapşırıyor!
Belçika Başbakanı Yves Leterme de Belçika'da çokkültürlülüğün başarısız olduğunu söyleyiverdi.
Yaşadığımız dünyada herkes birbirini suçluyor.
Şimdi moda «küçük olsun benim olsun, küçük olayım ama ben olayım ki kolay yutulayım» modası...
Küreselleşme bunu dayatıyor.
Demokratikleşme adına bireysel özgürlükler pohpohlanırken, kolektif özgürlükler ve kazanılmış haklar törpüleniyor.
Teknolojik oyuncaklarla insanlar yalnızlaştırılıyor ve narkozlanıyor.
***
Angela Merkel dürüst bir siyasetçi en azından.
Son otuz yılda uyum sürecinin başarısı için yapmadıklarımızı yapmak adına 15 milyon avro tahsis ediyorum türünden bir söz söyledi.
Göç kabul eden ülkelerin hukuksal düzenlerine saygılı olmak kaydıyla tabii ki...
Yani «havuç ve sopa» politikası gereği dügmeye ya basıldı, ya da basılmak üzere!
Bir demokratik hukuk devletinin sunduğu sosyal haklardan yararlanmanın bir bedeli var.
«Nimet-Külfet» dengesinin iyi gözetilmesi şart.
Almadan vermek Allah'a özgü bir özellik sonuçta...
***
Bunun için Batı'lı dostlarımızın yapacakları öncelikli iş üstünlük kompleksine dayalı dışlama alışkanlıklarından vaz geçmek ve sömürgeci geçmişleriyle yüzleşmektir.
Göçmenler, özellikle de onların burada doğan çocukları, ise içinde yaşadıkları toplumu düşman gibi görme kolaycılığından vaz geçerek kendilerini iyi eğiterek geleceğe hazırlamaktır.
İslam hakkında histeriye dönüşmüş kısır tartışmaları bir yana bırakıp barış ve huzur içinde birlikte yaşamanın yollarını aramalıyız.
Kilise veya cami : İkisi de Allah'ın evi...
Bilmem anlatabildim mi?
Yakup Yurt (c)
Brüksel, 12.11.2010