Haberin yayım tarihi
2009-07-19
Haberin bulunduğu kategoriler

Komşu be , yok mu bir bahşiş

Sırbistan

Hakkında çok hikayeler ve hatıralar dinlediğim Sırp gümrük kapısındaydım, yavaş yavaş ilerlerken içimde hep tereddüt vardı.  Acaba ne olacak, nasıl davranacaklar diye.  Derken sıra bize geldi. Pasaportları uzattım. Bayan Polis memuru:  Komşu dört kişi ! dedi. Bende  evet dört kişi dedim. Komşu yeşil kağıt var. Bende:-evet var, dedim.  Polis pasaportları bana geri verdikten sonra.  Komşu be , yok mu bir bahşiş dedi.  Bir anda ne yapayım diye tereddüt ettim. Var be komşu dedim. İşlemlerim bittikten sonra böyle bir istekte bulunduğu için pek bir tepki göstermedim veya gösteremedim.   Yolculuğun meşakkatinden ve yoruculuğundan dolayı vucut hareketleri ve düşünme fonksiyonları bir hayli zorlanıyor. O anda pek ince düşünemiyorsun. Bir an önce bu çile bitsin mantığı ile olaya yaklaşıyorsun.
 
Beş altı saat boyunca yollarda hiç kimseyi görmeden diğer sınır kapısı Makedonya kapısına geldik.  Kötü Sırp bu ise iyisi nasıl olacak dedim.  En rahat yolculuğu Sırpistan içinde yaptık.  Yollar temiz ve geniş.  Sadece Belgrad'a girerken bir kaç km'de  yol çalışması olduğu için sıkıntı var.  Sırplar, ülkelerinden geçen gurbetçilerin bir gelir sektörü olduğunu anlamışa benziyorlar ve ona göre yatırım yapmışlar.  Muhatap olduğumuz insanlar da oldukça kibar davrandılar. Benzin ve mazot Macaristana göre  daha ucuz ve insanlar ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Sırbistandan- Makedonya arası yol gidiş ve geliş olarak yapılmış. Bu yolu gören herkes eski Yugoslavya devlet politikasını çok güzel anlayabilir.

Karayolu'nun en zor tarafı uykusuzluk. Uzun yollar git git bitmiyor. Öyle bir zaman geliyor ki, göz bakmaktan yoruluyor.  Vucut nerede ise fonksiyonunu kaybediyor. El ve ayaklar uyuşmuş.  Onbeş yirmi dakikalık dinlenme ilaç gibi geliyor.  Bu arada kısa birde şekerleme yapılınca daha güzel oluyor.

Biz hızla ilerlerken, Alman plakalı bir gurbetçi, bariyerlere çarpmış yol kenarında bekliyorlardı. İstemeden de olsa yanlarından hızla geçmek zorunda kaldık. Polis durmaya musade etmiyor.   Kazada ölü ve yaralı yok ama tatil başlamadan zehir olmuş.   Üzülüyoruz, bir sene boyunca bekle sonra ufak bir ihmal tüm moralini alt üst etsin...

Sırbistandaki son durağımızda başka gurbetçilerle tanışıyoruz. İçlerinden birisinin arabası  bozulmuş tam on saat beklemişler. Ne elen var ne giden.    Biraz dertlerine ortak olmaya çalıştık, bizimde yapacağımız pek bir şey yok.  ADAC'a üye değilmisiniz diye sorduk.  Üyeyiz ama üç gündür ne aradılar ne de sordular, dediler.   Oysa insanlar zor anları için bu şirketlere üye oluyorlar. Dönüşte mahkemeye vereceğiz dediler..

Tuna üzerinden geçişlerimizde yüreklerimiz bir başka çarptı.  Ecdad bu nehirde atlarını sulardı ,biz ise bir garip yolcu olarak buralardan hızla geçiyoruz. Osman Paşa ve Plevne marşı aklımıza geliyor. Tuna nehri akmam diyor, etrafımı yıkmam diyor... Tuna akıyordu ama sahipsiz ve geçmişine ağlayarak.

Sırbistan'da hiç bir problem yaşamadık.  İnsan etkilenen bir varlık olduğu için yine de tereddüt yaşıyor.  Anlaşılan o ki, Sırplar ülkelerinden geçen bu yolun kıymetini daha iyi bilecekler ve bu yolu paraya çevirecekler.   Bu yollardan geçen her gurbetçi, mutlaka Sırbistana para bırakmak zorunda.  Altyapı çalışmaları ve davranış biçimleri bunu anlatıyor.

Gidiş ve gelişli yolun sonunda Makedonya sınırına ulaşıyoruz. Uzakta büyükçe bir Makedonya bayrağı dalgalanıyor... 
 
Makedonya

Biraz  dinlendikten sonra Makedonya'ya hareket ettik. Makedon-Sırp sınırı boyunca bizi güzel bir süpriz karşıladı. Yol boyunca gördüğümüz Müslüman köylerini ayrı bir duyguyla izledik. Bu köylere bakarken hem ecdadı yad ettik hem de Türkiye'ye yaklaştığımızı düşündük.  Sırbistan köylerinde minareli camiler görmek  çok ayrı bir duygu...
 
Sırp sınır kapısını problem olmadan geçtik.  Makedonya kapısında biraz bekledik. Yaklaşık bir saat . Sıra bize geldi pasaport –sigorta kontrolu yapıldı.  İşlem bittikten sonra, komşu bir çorba parası dedi.   Bizde, bilmem ne ile dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak daha iyidir dedik. Çorbayı ısmarladık...

Makedonya fakir ve gururlu genç rolunu oynamaya çalışıyor.  Belçika pasaportu olduğu için gümrük işlemleri sadece formaliteden ibaret oluyor.   Makedonya'ya girdikten sonra yol arkadaşımızı beklerken bizleri çocuklar karşıladılar. Her çocuk  bir şeyler istiyordu... Kimisi para, kimizi bir eşya.. Biz orada beklerken bir kadın geldi, açım diye işaret etti. Yanımızda bulunan azığımızdan iki parça verdik. Kadıncağız bu ekmeği bin bir minnetle aldı. Teşekkür  etti.  Kadının davranışına ve o andaki durumuna yüreğim ta derinliklerinden cızzzz etti...   Ülkeler boş şeylere harcadıkları parayı keşke insanlarına harcasalar.. Gelecek yazıda Yunanistan ve Türkiye izlenimleri
 

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.