Yarın Kurban Bayramı. Tanrı yirmi sekiz peygamber, dört kutsal kitap göndermiş insanlığa. Hz. Muhammed sonuncu resûl, Kuran-ı Kerim sonuncu kitap. Dinler tarihi açısından zincirleme bir süreklilik sözkonusu.
Her bilinçli Müslümanın Hz. Muhammed`den önce gelen hak peygamberleri ile Kuran`dan önce gelen kutsal kitapları kabullenmesi ve onlara saygı göstermesi gerekiyor. Bir ve tek olan aynı tanrı - dilden dile Allah, God, Dieu gibi değişik sözcüklerle ifade edilse de -, sadece tebliğ görevi yapan peygamberler değişiyor.
Tek tanrılı dinler tanrıya özgü mucizeler ve kutsallık içeren tabular manzumeleridirler. İnanç meselesi. Mütedeyyin insanlara saygımız sonsuz. Kişi ile tanrısı arasındaki ilişkilere aracı gerekmez; zaten bu nedenle İslâmiyet ruhban sınıfını reddeder.
***
Her dinde farz, sünnet ve gelenek olmak üzere üç ana bölüm vardır genel olarak.
Farzlar tanrının olmazsa olmaz emirleridir. Tartışılmaz. İmanın gereğidir; uyar ödüllenir, uymaz cezalandırılırsınız!
Sünnet tanrının resûlü peygamberin yaşantısında sergilediği örnek davranışlardır. Zorunlu olmamakla birlikte, yerine getirilmesinde yarar vardır. Sevabı boldur.
Gelenek (içtihat) Hz. Muhammed`in ölümünden sonra yaşamış İslâm büyüklerinin yorumları ve yaptıklarıdır. Yani aynı hedefe varmak isteyen değişik yollardır. Yoruma açıktır. Rehber Kuran`dır. İsteyen okur ve istediği gibi yorumlar. Tarik sözcüğü Arapça`da yol, onun çoğulu olan tarikat sözcüğü ise yollar anlamına gelir. Mezhepler ve tarikatlar arasından davranış farklılıkları gözlenir. Sadece İslâmiyette değil bütün dinlerde durum böyledir. Toplum huzurunu bozmayan her türlü ibadet şekli saygındır.
***
Baskıcı rejimlerde "din afyondur" denilerek dinsel inançları yasaklama veya en azından bastırma hatası işlenmiştir. İnsan doğası gereği inanmaya muhtaçtır : Şu veya bu şekilde, şuna veya buna. Özellikle deprem, sel, yıldırım, çığ, yanardağ patlaması gibi insanı acze düşüren doğal afet anlarında.
***
Anlamakta zorlandığım bir durumu vurgulamadan geçemeyeceğim. Tanrının bir lütfu olarak insana zekâ ve bellek bahşedilmiştir. Tarihsel süreç içinde geçmişte olanları irdelemek, içinde bulunulan zamanı değerlendirmek ve geleceğe hazırlanmak için. Fakat kişisel gözlemim odur ki inanç ve ibadet oranı yükseldikçe, her şey Tanrı`ya havale ediliyor ve bilimden uzaklaşılıyor. Toplumsal ilişkilere eli kolu bağlı teslimiyetçilik şeklinde bir kadercilik egemen oluyor. Ve bunun doğal sonucu olarak ta, örneğin Japonya`da ve Türkiye`de aynı büyüklükteki bir deprem sözkonusu orana bağlı olarak farklı hasarlara sebep olmaktadır. Sonuç olarak kendilerini pozitif bilimlere kapatan toplumların kalkınabileceklerine ve dolayısı ile uygarlaşabileceklerine inanmıyorum. Din ve bilimi karşı karşıya getirtmek ve çatıştırmanın kötü niyetli küçük bir azınlık dışında kimseye faydası olmaz. Dogma ve hurafelerden arındırılmış, rasyonel, bilimsel, eleştirel zekâyı besleyen ve geliştiren bir eğitim sistemine ivedilikle geçmekten başka bir yöntem yoktur.
***
Bilim insanlığın ortak mirasıdır. Herkes için bir ve tek olan Tanrının birilerini mutlu ve müreffeh kılarken (ABD, Batı Avrupa, Japonya, vb…), diğerlerini mutsuz ve fakir bırakarak (İslam alemi) haksızlık yapacağına inanmak dahi istemiyorum. Bunu negatif kadercilik sayarım. Önemli olan evrensel değerlere sahip çıkarak inançlarımızı yaşamaktır. Çatışarak değil, barış içinde bir arada; kendimiz kalarak ve etkileşerek. Farklılıkları düşmanlık nedeni değil zenginlik sayarak. Muammalar korkuları besler, korkular da düşmanlıkları… Örneğin bu bayramda gayrimüslim komşu ve dostlarınıza da et ikram ederek farklılık yaratabilir ve dostluk başlatabilirsiniz.
***
İnançlarınıza, bilime, hijyen koşullarına ve topluma uygun olarak keseceğiniz kurbanları tanrı kabul etsin.
***
Bayramınızı içtenlikle kutlar, tüm sevdiklerinizle birlikte nice bayramlar dilerim.
Yakup YURT (c)
Umurbey-Gemlik, 03.10.2014