Haberin yayım tarihi
2015-03-01
Haberin bulunduğu kategoriler

LİEGE ANILARIM..

24 Ekim 1967 tarihinde geldiğime göre, 1967 yılının sonları olmalıydı.

Yanılmıyorsam o vakitler Belçika’ya bir yıl önce kaçak yollardan Akdeniz’den Marsilya üzerinen gelen babam Seraing Belediyesi Temizlik İşlerinde şoför olarak yeni iş bulmuştu ve aylık net maaşı 3.800 Belçika Frangıydı…

Bursa Erkek Lisesi Lise 2’den 3’e geçme tasdiknamesi ile geldiğimden benden okula kayıt için tasdiknamenin Fransızca diline yeminli tercümesini yaptırmam istendi.

Çok zor da olsa, araya sora, sonunda bir tane bulduk ve randevulaştık.

Liège’in merkezinde (Saint-Lambert) dar ve hizbe bir sokakta Kastamonulu Asım’ın kahvesinde buluştuk.

Kendisini tercüman olarak tanıtan kişi benden yeşil pakette bulunan içtiği Saint-Michel sigarasının üzerindeki Fransızca yazıları okumamı istedi…

Okudum, çok beğendi, yakında benden daha iyi okursun gibi bir laf etti…

A4 formatında yarım sayfalık tasdiknamenin tercümesi için bir hafta süre ve 800 BF (20 €) talep etti.

Ağır gelse de, mecburduk verdik.

***

Gururdan mı neden bilmem rahmetli babam bana hiç yok demedi.

Dolayısıyla yokluğun bilincinde olan ben yokluğu babamın tutumu sayesinde varlık olarak yaşadım.

Sadece benimle değil tüm sevdikleriyle öyleydi, yok diyemezdi…

Rahmetli annemde ona hiçbir zaman şunu alalım, bunu alalım diye yaklaşmadı…

Tam tersine, şimdi almasak ta olur, zaten borcumuz derdimiz çok, sonra, durumumuz düzelince alırız tarzı yaklaşımlarla rahmetli babamın kulağına karsuyu kaçardı…

Arzuladığı ilk düdüklü tenceresine bu şekilde kavuştuğundan eminim…

***

Beni daha sonra quai Saint-Léonard’da bulunan Athénée Royal de Liège II (Herstal’e yakın) Lisesine yatılı olarak verdiler.

İlk yıl Türkiye’de okuyup başarmış olduğum lise 2 muadili bir sınıfa devam edecek ve dil öğrencektim.

Yıl sonunda sınava sokacaklar ve duruma göre hakkımda karar verilecekti…

Fizik, kimya, cebir, trigonometri gibi fen derslerinde çok az Fransızcam yetiyor öğretmenlerim ve sınıf arkadaşlarım genel kültürüme şaşırıyorlardı…

Gelmeden önce edindiğim Paris’li yazışma arkadaşım Nicole geldikten üç ay sonra mektuplarıma cevap vermedi.

Onun haksız gerekçesine göre ben önce mektuplarımı yazıyor, sonra yanlışlarımı Belçikalı arkadaşlarıma düzelttiriyordum.

Saçmalıyordu ve bunun üzerine birbirimizi kaybettik…

Mendelyef tablosunu, oksido-redüksiyon denklemlerini, iki bilinmeyenli denklemleri hızlı, çabuk ve doğru çözmeme hayranlık duyuyorlardı…

Dolayısıyla beni kısa sürede kabullendiler, benimsediler ve bana eksik olan Fransızca dilini vermeye karar verdiler…

Ufak tefek bazı önyargıları olsa da, hiç dışlamadılar, ırkçılık hissettirmediler…

***

İçinden güzel köprüleri olan (Pont d’Avroy) La Meuse nehrinin geçtiği, Kuzey’in Paris’i olarak tabir edilen Liège memir-çelik, madencilik (kömür), silah (Hertsal-Browning), petro-kimyanın hüküm sürdüğü bir sanayi kentiydi.

Türkiye’den gelenler genelde sözleşmeli işçiler olarak çevredeki kömür ocaklarında çalışırlardı.

Standard adındaki güçlü futbol takımı, güçlü sendika ve sosyalist partisi, kaliteli üniversitesi, sağlık ve eğitim altyapısı olarak sosyal demokrasi yıllarında (1960-1990 arası 30 yıl) sanayi havzası ve çekim merkezi oluştururdu.

Liège doğumlu Georges Simenon son derece üretken, polisiye roman yazarını çok severim.

Birkaç yıl önce, sanırım 2007’de, onunla ilgili bir sergi gezdim çadır altında, pipolarla süslü Liège’in merkezinde…

Belçikalı Flamanlar da tahta oturaklı işçi trenlerine doluşup Flaman vilayeti Limburg’tan gelir veya oraya dönerlerdi.

Yolculuk esnasına ceplerinde taşıdıkları iskambillerle ufak çaplı kumara kapışırlar ve gürültü yaparak oynamayı severler ve deşarj olurlardı….

Yatılı öğrenciler hafta sonları Cuma akşamı eve, Pazar akşamı okula dönmek zorundaydılar.

Başlangıçta Liège Bölgesi yatılı okullarında okuyan Türk öğrenciler toplamı bir vagon dolusuydu, aradan üç-dört yıl geçti yapayalnız kadım…

İşe başlama yaşına (16 veya 17) ulaşan genç kardeşlerim birer birer ayrıldılar ve Fransızcayı iyi öğrenememenin ezikliğini hep yaşadılar…

***

Dersyılı sonu geldi, sınava girdim ve kazandım.

Fransızcayı öğrenmiş ve herkesi şaşırtmıştım.

Aslında mucize tam altı ayın sonunda aniden, bir günde, geçekleşti.

Altışer kişilik odalarda uyurduk.

Yat borusundan sonra gözetmen dolaşır sükûneti temin etmeye çalışırdı.

Bir gece bizim odada itiş, kakış, boğuşma ve gürültülü bir ortam yarattı oda arkadaşlarım.

Gürültü üzerine gözetmen bizim odaya zuhur edince dil bilmememden yararlanarak bütün suçu bana yükleme yoluna gittiler.

Gözetmen de benim aleyhime ileri geri bazı laflar edince kendimi tutamayıp taştım ve ağzıma geleni, hem de kaliteli bir Fransızca ile söyledim…

Şaşırıp kaldılar, o günden sonra tavırları tamamen değişti…

Oh nihayet Fransızcayı kalleşlikleri önleyecek düzeyde öğrenmiştim…

 

Yakup Yurt ©

Brüksel, 26-02-2015

yurtyakup@gmail.com

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.