11 Temmuz 2014 Pazar günü, Köln’de R.Tayyip Erdoğan Avrupa Seçim bürosunun açılışı vardı. Açılışı AK Parti Dış İlişkiler Genel Başkan yardımcısı ve İstanbul milletvekili Metin Külünk yaptı. Almanya’da ilk defa böyle bir ofis açıldığından ne konuşacağını da merak etmiştim, onun için de pür dikkat dinledim.

Öncelikle şunu ifade edeyim, ben 1978 yılında Almanya’ya geldim. 1982 yılında da amatör olarak gazeteciliğe başladım. Hem işim gereği hem de ilgi alanım olduğu için Türkiye ve Almanya siyasetini yakından takip ediyorum.

Bedelli Askerlik ve Borçlanma Yolu ile dışarıdan emekli olma yasalarının dışında, Almanya Türkleri (Buna Türkiye dışında yaşayan Türkler de denilebilinir) lehine, eksiksiz bir yasa çıkarıldığını görmedim, şahit olmadım.  

İsterseniz, Metin Külünk’ün konuşmasında „Düzenleme yaptık“ dediği konulardan başlayalım:

Mavi Kart: Türk vatandaşlığından çıkan kişilere veriliyor, daha önceki adı Pembe Kart idi. Kurumlarda ve resmi dairelerde kimlik yerine geçmiyor. Yani asıl kimliğin olmadan kullanamazsın. Onun için bu Mavi Kart’ın neye yaradığını ne vatandaş biliyor ne de kurumda çalışan.

Yurtdışından Emeklilik: Türkiye’nin döviz sıkıntısı çektiği 1978 yılında 2147 sayılı Yurtdışı Borçlanma Kanunu ile yürürlüğe girmişti. Şimdi ise 3201 sayılı kanun yürürlükte. Son torba yasası ile tekrar değişiyor. Mavi Kart sahiplerine de emekli olma hakkı tanıyormuş. Son şeklini bekleyip göreceğiz. Şikayet konusu olan „Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağkur Emekli Sandığı arasındaki ve aylık bağlanması ile alakalı şartlar değişecek mi?“ bilinmiyor. Değişirse sürpriz olur.

Bedelli Askerlik: Bu konuda yapılan son düzenleme tam bir tüccar mantığı. Önce 5112 Avro olan bedel, 10 bine yükseltildi ve 1 aylık temel eğitimde kaldırıldı. Daha sonra bu bedel 6 bin Avro’ya düşürüldü. Onun için tüccar mantığı dedik. Çünkü, kimsenin aklında 1 aylık temel eğitimi kaldırılsın düşüncesi yoktu, neyin karşılığı  „Temel Eğitim“ kaldırıldı bilinmez. Esasında 1 aylık temel eğitim, vatandaşların Türkiye’yi; siyasi, ticari, genel kültür ve coğrafi olarak tanımaları açısından son derece önemliydi, faydalıydı. 

Yeni Pasaport: Eski pasaportların yerine dijital pasaport çıktı. Bu pasaporttan ister 1 senelik al, ister 10 senelik al, uzatma imkanın yok. Ekonomik sıkıntı yaşayan vatandaşlarımız bu noktada son derece mağdur. Serzenişte bulunuyor, „Neden uzatma imkanı tanınmıyor“ diye. Fakat kimse duymuyor, dikkate almıyor.

Seçme ve Seçilme Hakkı: Yıllardır gasp edilen hakkımızdı bu. 1987 yılında ilk adım atıldı. Gümrük Kapıları’nda oy kullanmaya başladık. Yıllarca bu böyle devam etti. Uzun süre gümrüklere mahkum edildik. 10 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, bulunduğumuz ülkeye sandık gelecek, 31 Temmuz ile 3 Ağustos tarihleri arası oy kullanacağız. Sevinemiyoruz, çünkü sandık 7 şehir hariç, ikamet ettiğimiz kentlere yaklaşık 30 ile 200 km uzaklıkta kuruluyor. Ayrıca, seçilme hakkımız da hiç yok. Yani birilerinin seçtiğini onaylama durumundayız.

Çifte Vatandaşlık: Bu hakkı elde etmek isteyen kişilerin karşısına hem Alman yasalarında hem de Türk yasalarında engel var. Türkiye, adeta vatandaşın sorumluluğunu üzerinden atmak istermiş gibi, „Bulunduğunuz ülkenin vatandaşlığına geçin“ diye telkinde bulunuyor. Bu şekilde telkin verince Çifte Vatandaşlığın önündeki engelle ilgilenmiyor. Oysa, „Ben insanlarımı vatandaşlıktan atmam“ diye bir yasa çıkarmış olsa, durum değişecek. O zaman Almanya’da hukuk mücadelesi başlayacak, mahkemenin alacağı bir „Emsal Karar“ ile çifte vatandaşlığın önü açılacak.

Nasıl sahiplenmeyse?

Şikayet konusu olan bu maddeleri çoğaltabiliriz. Muhtemelen Metin Bey de bunların farkında. Fakat buna rağmen „AK Parti iktidarı unutulmuşluğu büyük bir hatırlayışa dönüştürdü“ demesi, gerçekleri hatırlatmamı zaruri kıldı. Nasıl sahiplenmeyse, vatandaşın hiç bir şikayeti çözülmemiş. Yıllardır devam ediyor.

Gelenlerin aklı başka yerlerdeydi

Evet Metin Bey, bahsettiğiniz gibi; son iki senede Avrupa’ya 100’e yakın milletvekilleri ve bakanlar gelmişlerdir. Siz buna „AKİL ADAMLAR ile AKİL KADINLAR“ dahil edin. Hatta AK Parti Kadın Kolları, danışmanları da ilave edin. Son 2 sene değilde, 12 seneyi dikkate aldığımızda bu sayı kat kat artar. Benim bulunduğum toplantılarda gelen konuşmacılar buyurduğunuz gibi, „Başbakanımız Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın selamını getirdik“ diye söze başladılar. Not aldılar, yazdılar çizdiler. Sayısını hatırlamıyorum Başbakan sayın R. Tayyip Erdoğan da geldi. Halka hitap etti, Muhalefete verdi veriştirdi, eski dostlarına; saydı söyledi. Yani siyaseti yaptı, fakat Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşların isteklerine, dileklerine, çare olabilecek adımlar atılmadı. Yani gündemlerinde de Avrupalı Türkler yoktu. Buraya gelen AK Parti mensuplarının gündeminde başka şeyler vardı; „ÇÖZÜM SÜRECİ“ gibi.

Metin Külünk’ün konuşmasında çok dikkat çeken bir cümle daha vardı, AK Parti iktidarı ile Türkiye’nin aldığı mesafeyi büyük bir gururla anlattıktan sonra, şöyle devam etti: „Yani boynu bükük Türk vatandaşı yok artık. Başı dik bir Türk vatandaşı var. Kapılardan geçerken pasaportunu göstermekten mahcupluk duyan bir Türk vatandaşı yok.“

Mahcup olan 70’likler gördüm

Burada ne kasdettiğini pek anlamadım. Ama ben; „Ne başı dik duran bir Türk vatandaşı gördüm, ne de boynu bükük.“ Vatandaşımız dün nasılsa bugün de öyle. Hele hele „Pasaportunu göstermekten mahcupluk duyan bir Türk vatandaşını“ asla hiç görmedim, tanımadım da. Hatta AK Partili dostlara da sordum onlarda görmemiş. Fakat, memleketten gelirken beraberinde getirdiği 1-2 kg tulum peyniri çöpe atan memurun karşısında, yüzü kızaran, mahcup olan 70’lik nineler, dedeler, yağız delikanlılar ve gelinlik kızlar gördüm. Büyüklerimiz ilgilenmezlerse görmeye devam edeceğiz.

Metin bey, siz çok gidip gelirsiniz Almanya’ya. Bagajınızı alıp hemen çıkmayın gümrükten, sonuna kadar bekleyin. Orada yaşanılanlara bizzat şahit olun. Ben şahit olduğum için sizi gözü kapalı olarak dinleyemedim...

ADNAN ÖZTÜRK/ALMANYA