Her meslek kutsaldır, öğretmenlik mesleği de. Benimkisi, bir mantık çıkarımı. Tümevarım değil de, tümdengelim mi? Evet! Yani, genelden, özele bir çıkarım.
Her ne kadar böyle bir mantık çıkarımı yapıp kafanızı karıştırdım ise de, öğretmenlik cidden bir kutsallık arz ediyor; en azından, toplumda öyle kabul ediliyor. öğretmenler ise, böyle görmek ve de böyle olduğunu düşünmek istiyor.
Kutsallık, yapılan işin önemini ve de ciddiyetini de yansıtır. Örneğin; altın değerlidir. Çünkü bir değişim aracıdır, zenginlik simgesidir. Türbeler kutsaldır. Halkın ibadet ettiği, dilekler tuttuğu bir yerdir. Futbolculuk, para kazandıran bir meslektir.
Bu değerlerden bakıldığında öğretmenlik ne kadar değerli ve de kutsaldır. Halk dilinde bir fıkra anlatılır ya: Kadın, vali oğluna; "biraz daha okusan da ormancı olsaydın olmaz mıydı?" demiş.
Şunu demek istiyorum; "hiç bir şey olamazsan öğretmen bari ol" denen bir meslek gurubunun kutsallığı biraz tartışmalı değil mi sizce?
Yüksek maaş mı alıyor? ÖSS'de öğretmenliği, orta ve üst gelir gurubu ailelerin çocukları mı tercih ediyor? Sosyal hakları çok mu iyi? Toplumda ciddi bir ağırlığı mı var? Mesela; mecliste kaç millet vekili öğretmen kökenli? Çalışma koşulları mükemmel mi? Mesleki doyumları çok mu yüksek? Örneğin; bir doktor gibi, göğsünü gere gere toplum içinde, "ben öğretmenim" deyip ağırlığını hissettirebiliyor mu? vb.
Öğretmenin aldığı maaş, toplumun ve devletin bakış açısı, öğretmenlik mesleğini tercih eden kesimin sosyolojik yapısı düşünüldüğünde kutsallık sadece, onların işlerini daha iyi yapmaları için verilmiş boş gazdan başka bir şey olmadığı çok açık ortadadır.
Meslekte, alınan maaş, edinilen statü, toplumun bakış açısı, sosyal haklar çok önemlidir. Bu gün her meslek gurubu dört yıllık bir fakülteyi bitiriyor. Hele son zamanlarda ÖSS'de en yüksek puanla alan bölümleri öğretmenlikler oluşturuyor. Ama maalesef, hak ettiği kutsallık yerine bir türlü gelemiyor.
Bir sendikanın yaptığı araştırma gerçekleri çok iyi bir şekilde ortaya koyuyor: Bu ülkede öğretmenlerin yüzde altmış beşi işini severek yapmıyor. Bilmem kaçı psikolojik sorun yaşıyor. Hatta öğretmenlik mesleğinden kaynaklı aile içinde şiddet uyguluyor.
Bizde hep altı boş laflar edilir. Kimsede lafın altını düşünmez. Kutsallık lafları öyle kolay edilecek laflar değildir. Kutsallık kelimesi ciddi anlamla yüklüdür.
Bu ülkenin çözmesi gereken meselelerinden biri öğretmenlerin sosyal ve ekonomik haklarıdır. Ciddi bir iyileştirme şarttır. Memurluk statüsünden çıkarılıp öğretmen statüsünde özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Her çıkan yönetmelik, onların nasıl olması gerektiği üzerinedir. Yeni düzenlemeler, yeni yasalar, yeni çalışmalar öğretmenlere yöneliktir. Her defasında hakları biraz daha kırpılır, yeni sorumluluklar yüklenir.
Performansa göre değerlendirilir; çocuğun, velinin, idarecinin notuna göre kalitesinin tespiti yapılmaya çalışılır. Nede olsa öğretmen bir ağaçtır, kalitesi ölçülüp, nerede kullanılacağına karar verilmelidir. Müfettiş ise, öğretmenlik mesleğinin en büyük ikramiyesidir. Yılda en az iki kere verilir.
Böyle bir meslektir öğretmenlik.
Türk filmlerine bakıp da öğretmenlik kutsaldır gazına gelip kanmayın; "vallahi külli yalan"
Hangi meslekte bu kadar denetim ve kalite kontrol mekanizması oluşturulmuştur, hiç düşündünüz mü? Başka bir meslekte böyle bir rezalet var mıdır?
Örneğin bir sağlıkta; hemşirelik, doktorluk temel personel anlayışı hakim, diğer personel ise yardımcı veya idari personel olarak tanımlanıp, maaşlar ve sosyal haklar bu temeller üzerinden düzenlenmiştir.
Öğretmenlik mesleği "şamar oğlanı" misali bırakın ana, temel meslek sınıfı olmayı, kurum içinde yardımcı sınıf bile olamamıştır.
Öğretmenler gününün gerçeği maalesef bunlardır. Bu gerçeklerle ne kadar kutsal bir meslek icra edilmiş olur, orasını da gelin siz düşünün!
Yıldırım Gündoğdu..