DEĞERLİ BASIN MENSUPLARIMIZIN DİKKATİNE
Çağımızda gelişen iletişim imkanlarını kullanarak insanca yaşama mücadelemizde bilhassa Belçikada sizlere ne kadar muhtaç olduğumuzun farkındayız. Aslında problemlerimiz kangren seviyesine gelmiştir. Önceleri biz bilerek sustuk. Sözlerimizle haraketlerimizle ortak değerlerimize bir zarar getirmiyelim diye düşündük.
ÖYLE SUSTUK Kİ artık konuşmak istesek de susturuluyoruz. Bunu aşmalıyız, biz konuşmaya karar verdik. Artık bizi susturabilecek birileri var; asıl susturmak isteyenler değil daha önce konuşmamızı isteyenler yani SİZ DEĞERLİ BASIN MENSUP LARI. Haklı davalarımızı, haklı şikayetlerimizi, haklı isteklerimizi, haklı düşüncelerimizi, haklı çıkacak sesimizi, sadece siz değerli basın mensupları susturabilir. İnternet sayfamızın önsöz ve neden varız kısmında da okuduklarınız hiç birşey değil dahası var ve bu yüzden artık bizi kimse susturamaz.
Size bugünden bahsetmek istiyorum La Louviere dernek başkanı saat 15 cıvarında cenaze fonu yönetim kurulunu aradı Belçıka Türk İslam Diyanet vakfında Ali "beeeeey" isminde biri varmış. En geçerli susturma metotlarını bu bey bilirmiş. Dernek başkanına derhal Yusuf Cınal ismindeki gazeteciye telefon edip derneklerinin gönderilen emaillerden haberdar olmadığını bildirmesini istemiş. Bu bey ondan önce de Charloroi dernek başkanına telefon ederek yalanlamasının sağladığını La Louviere dernek baskanınında aynısını yapmasını istemiş.
Eğer Charleroi dernek başkanı bunu yapmışsa ona da bir çift sözümüz olur. Yapma nedenlerini sizlere bilhaire anlatırız. Sanırım şimdi bizi nasıl susturma taktikleri denediklerini umarız anlamışsınızdır. Bizim önerimiz vakfımızın en iyi yapacağı iş üyelerine baskı yapmak yerine bir an önce müfettiş istemelidir.
Size ulu önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ün 1922 de basın için söylediği bazı sözlerini hatırlatmak istiyorum. Atatürk "Basın kendi başına bir güç, bir okul, ve bir önderdir. Ve 1923 de Basın asla baskı altında tutulmamalı, ve toplumu daima doğrularla bilgilendirmeli doğrular ne kadar acı olsa da" demektedir..
Biz doğruları söylemeye devam edeceğiz. Sizlerde lütfen bizim sesimiz olun. Bugün yaptıklarınız ve yapacaklarınız içi sonsuz teşekkürler.
HAİNAUT BÖLGESİ TÜRK CENAZE YARDIMLAŞMA FONU YÖNETIM KURULU
La Louvıere/15-04-2008
Editörün Notu:
Sayın Yönetici
Bizlere göndermiş olduğunuz basın açıklamalarınıza gazetecilik etiği içersinde yer vermeye çalışıyoruz..Ancak gönderdiğiniz ilk açıklamada yaptığınız savunma ve açıklamalarda kullandığınız bazı ifadelerinizin içersinde 'hırsızlık' kelimesinin kullanılması kişilik hakları konusunda bir hukuki durum yaratması dolayısı ile sitemiz ekranından yazınızı çekerek konuyu kamuoyu ile paylaşmak adına sadece sitenizin link'ini vermiş bulunmaktayız.
Basın elbette vatandaşımızın sesi olacaktır. Ancak ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığınıda belirtmek isteriz. İfade özgürlüğünün sınırı bir başkasının hak ve özgürlüğünü sınırlandıracak çizgide bitmektedir. Gündeme getirilen konuların yazıya dökülmesi oldukça dikkat isteyen bir iştir. Ayrıca Belçika'da uzun yıllar din hizmetleri alanında görev üstlenmiş bir kurumun söz konusu edildiği bir konuda herkesin daha ölçülü ve dikkatli bir anlatım tarzı ile kendini ifade etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sayın Yönetici,
Belçika'da gündeme getirdiğiniz konuda geçmişten kalan bir çok tartışmaların kaçınılmaz bir şekilde bugüne yansıdığını görmekteyiz. Şu anda yeni göreve başlayan Din İşleri Müşaviri Prof. Dr. Halife Keskin bey'in yöneticisi olduğu kurumun yapısı, mevcut yöneticileri, personeli ve kuruma bağlı tüm derneklerin yöneticilerini tanıması için zamana ihtiyacı bulunmaktadır. Bu konuda göreve geldiği andan itibaren karşılaştığı tartışmalardan dolayı beklide biraz şaşkın durumdadır. Fakat kendisinin kişilik olarak diyaloğa açık bir yapısı olduğunu ve bu nedenle bir çok itiraz edilen konuları kendisi ile görüşerek birlikte çözüm aramayı denemenin daha akılcı bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.
Belçika Türk Diyanet Vakfı bünyesinde daha çok kişiler üzerinden meydana gelen tartışmaların bazı haklı nedenleri olsada kurumu tartışmalı bir duruma getirecek çıkışların toplumumuza pek fayda getirmeyeceğini düşünüyoruz. Diyanet Vakfı bünyesinde bilhassa bazı mütevelli heyeti üyelerinin sürekli tartışmaların tarafı olması kamuoyunda uzun bir zamandır rahatsızlık yarattığını biliyoruz. Geçmişte meydana gelen bir çok hadisenin henüz tam anlamıyla cevaplanamadığını da biliyoruz. Fakat gönlümüz tüm sorunların kamuoyu önünde sivri polemiklerle değil daha akılcı ve yapıcı bir anlayışla çözüm yolları yaratarak ortadan kaldırılmasının toplum çıkarları adına daha doğru bir yaklaşım olur diye düşünüyoruz..
Umarım, demek istediğimiz anlaşılmıştır..
Saygılarımızla..