YSK’nın, BDP’nin desteklediği 7 isim dahil 12 bağımsız adayı eski mahkumiyetlerinden dolayı veto etmesinin ardından çeşitli protesto eylemleri, saldırılar ve basında yayınlanan yazılar almış başını gidiyor. YSK’nın kararının doğru veya yanlış olduğunu tartışmaksızın, örgütün siyasi sözcüsü BDP’nin düzenlemiş olduğu her etkinlikte, eylemde veya gösteride bir saldırganlık tavrının mevcut olduğunu dile getirmek gerekiyor. BDP’lilerin seçim çalışmaları nedeniyle taleplerinin kabul edilmesine yönelik olarak önce sivil itaatsizlik eylemleri düzenleyerek, bilahare demokratik çözüm çadırları oluşturdukları, sivil cuma namazı için sokak ortalarında namaz kılmaya çalıştıkları, bütün bunlardan bekledikleri ilgili görmeyince teröre hizmet eden sahte imamları devreye soktukları yaşananlar arasında yer alıyor.
YSK’nın veto kararından sonra da, her zaman her olayda olduğu gibi BDP’lilerin PKK’nın ve İmralı’nın talimatlarıyla hareket edecekleri bekleniyorken, Adana’da gerçekleşen bir olay, konuyu yakından takip edenleri yanıltmayacak ve şaşırtmayacak şekilde vukuu buluyor. Fırat Haber Ajansı’nda yayınlanan KCK açıklamasına göre, YSK’nın sudan bahanelerle milletvekillerinin adaylıklarını veto etmesinin hukuki olmayıp tamamen politik ve tehlikeli bir karar olduğu değerlendirmesinde bulunularak, BDP’nin bir an önce harekete geçmesi isteniyor. Doksanlı yılların başından beri PKK ve Hizbullah’ın birbirlerini “TC’nin siyasetine alet olmakla” suçladıkları, iki kesimin de kardeş kavgasına çanak tutmak istedikleri, birisinin gericilikle diğerinin ise dinsizlikle mücadele ederek Kürtleri kurtarma(!) girişimi başlattıkları, 1996 yılında ateşkeste karar kılmalarına rağmen PKK’nın Hizbullah’ın konumundan rahatsız olduğu, bu yüzden de Hizbullah paralelinde faaliyet gösteren derneklere, çeşitli işyerlerine saldırılarda bulunmakta olduğu gibi hususlar biliniyorken, Adana’da Hizbullah tarafından yönlendirilen Mustazaf-Der Adana Şubesi’ne PKK-BDP’li bir grubun Fırat Haber Ajansı’nda yayınlanan KCK talimatından hareket ederek saldırması, aynı görüşe mensup esnafları kepenk kapattırmaya zorlaması ve bazı dükkanlara molotof atarak maddi- manevi zarar vermeye çalışması şeklinde gerçekleşen eylemler, PKK ve BDP’nin aynı paralelde hareket ettiklerini, BDP’nin talimat aldığı yerin değişmediğini ve öteden beri gelen PKK-BDP-Hizbullah çatışmasını bir kez daha gözler önüne seriyor.
YSK’nın veto kararını Hizbullah paralelindeki gruplara saldırmak için bahane kabul eden BDP’li grubun taşlı sopalı saldırılarının ardından Mustazaf-Der Adana Şubesi’nden yararlanan şahısların bulunduğu olaylarda, bir dönerci dükkanında bulunan Kur’an-ı Kerim ile çok sayıda mevlit CD’lerinin yanmış olması da nefret ve şiddet ifadelerinin yoğunlaşmasına neden oluyor.
Bu arada basında yer alan haberlerde bir araştırma yapıldığında, PKK-BDP-Hizbullah çatışmasına örnek olarak, daha önce Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından Mardin’in Kızıltepe ilçesinde düzenlenen Kutlu Doğum etkinliğinin BDP’nin alan ve platform engeliyle karşılaştığı, Mustazaf-Der Kızıltepe Şube Başkanı Yusuf Beken’in, BDP’nin Müslüman bir halktan oy aldığını unuttuğu, bundan sonra tek bir oy bile alamayacağını dile getirdiği hatırlanıyor.
Sonuç olarak, BDP’nin, PKK’dan aldığı talimatlar çerçevesinde önümüzdeki günlerde de Hizbullah’ı hedef almaya devam edebileceği, çatışmaların daha da boyutlanabileceği düşünülürken, her iki gruba mensup şahısların provokasyona açık gelişmeler karşısında itidalli davranmalarının, gelecekleri açısından yararlı olabileceği değerlendiriliyor.
Helin Demir