Rahmete, mağfirete, berekete ve kurtuluşa vesile olan, her anını ibadetle geçirmemiz gereken aylardan en önemlisi olan ramazanın içerisinde bulunmaktayız.
On bir ayın sultanı olarak nitelendirdiğimiz bu ay diğer aylardan daha belirgin bir şekilde insanlar arası farkın tamamen kalktığı herkesin aynı sofrada yemek yiyebildiği örnek bir ay olmalıdır. Yoksulların ve aç olanların karınlarının doyduğu, zenginlerin ise açlığı hissettikleri bir ay olan ramazan, varlığı ve yokluğu ile insanları birbirine kenetlemeyi ve bütün Müslümanların aynı duyguları paylaşmalarını amaçlamaktadır.
Yüce dinimiz İslam’ın bu aya bahşettiği güzellikleri saymak ile bitirmemiz mümkün değildir. Ancak bu güzellikleri ramazan ayının felsefesini yaşamadan bu ayın önemini ruhumuzda hissetmeden anlamak veya anlamlandırmak mümkün değildir.
İslam dininde yapılan ibadetlerin belirli vakitleri vardır. Bu ibadetlerden Farz olan orucun vakti ise ramazan ayıdır. Bu ayda belirli vakitler arasında insan kendisini belirli şeylerden (yeme-içme gibi) soyutlayarak oruç tutar. Yüce Allah Kuran’ı Kerimde "…Kim Ramazan ayına ulaşırsa oruç tutsun" (2/185) buyurmaktadır. Bu oruç bizden önceki ümmetlere de farz kılınmış olması ise öneminin ne kadar büyük olduğunu ortaya koymaktadır. (2/183)
Ramazan ayında tutulması gereken orucu ramazan ayı dışında tuttuğumuzda ne ecri yönünden nede mana yönünden ramazan ayında tutulan oruç ile eşitlemesi mümkün değildir.
Hayat kitabımız olan Kuran’ı kerim bu ayda inmeye başlamıştır. Yüce rabbimiz " Ramazan ayı insanları kurtuluş yoluna götüren, doğruyu yanlıştan ayıran Kur`an`ın indiği aydır. "(2/185) buyurarak bu ayın anlam ve önemini bizlere bildirmiştir.
Bin aydan daha hayırlı olan kadir gecesi bu ay içerisinde bulunmaktadır. Peygamber efendimiz bu önemli gece için "Kim inanarak ve sevabını Allah`tan umarak Kadir Gecesi`ni değerlendirirse geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, Savm, 6) buyurmuştur.
Önemini ve anlamını saymak ile bitiremediğimiz Ramazan ayı miladi takvime göre her yıl yer değiştirmek suretiyle senenin bütün günlerini dolanmakta ve Müslümanın ömrünün her yılında farklı günlere denk gelerek o günleri şereflendirmektedir.
Bazen sıcak bazen soğuk günlerde, bazen uzun veya kısa günlerde karşıladığımız ramazan ayını bu yıllarda sıcak ve uzun günlerde karşılamaktayız. Yüce Mevlam tuttuğumuz orucun ecrini çekilen zorluk derecesinde artırdığından hiç şüphemiz yoktur.
Yıllar ilerledikçe insanlar modernleşip kendilerince ramazan için farklılıklar üretme çabaları içerisine girmekte ve bu durumda ramazanın içinin boşaltılmasına, bu mübarek ay manasının ve felsefesinin dışına çıkarılmaktadır.
Mesela Bu mübarek ayda ekmek israfı artmaktadır. Bu durumun Ramazanın ruhuyla ne kadar uyuştuğunu Müslümanlar olarak düşünmemiz ve bu durum karşısında oruç tutanlar olarak rolümüzü gözden geçirip Ramazan ayını israf ayına çevirmememiz gerekmektedir.
İbadet, tövbe ve mağfiret ayı olan ramazan ayı şenlik ve festival ayı haline çevrilmemelidir. Artık ramazanlarda sanatçılar takvimlerinde boş yer bulamamakta otuz gün programlarına yetmemektedir. Buda artık ramazan ayının ruhunu bozmakta ve amacını aşmaktadır. Bu tür faaliyet ve etkinliklere katılımların teravih namazına katılımdan fazla olması ramazan ayının manasını tam anlaşılmadığını göstermekte ve üzüntü vermektedir.
Bu ay içerisinde anlayışların fikirlerin ve insanların birbirlerine karşı olan saygıları da gözler önüne serilmektedir. Bir kısım oruç tutamayan kardeşlerimizin veya tutmayanların oruçlu insanlara karşı saygıları bir hayli incelmiş karşılarındaki oruçluları özendirircesine yiyip içimleri çok belirgin bir halde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu durum kendileri adına üzüntü vericidir. Çünkü oruç tutanların böyle bir ortam içerisinde tuttukları orucun Yüce Yaradan tarafından daha fazla mükâfatlandırılacağına inanmaktayız.
Bugün ramazanın ruhunda başlayan küçük dediğimiz ayrılıklar gelecek nesillere büyüyerek ulaşacağından hiç şüphemiz olmasın. Mesela sadece çay içerek sahur beklenen kahveler şimdi ise oyun oynanarak sahur beklenen kahveler halini almaya başlamıştır.
Kuran, rahmet, bereket, af ve mağfiret ayı olan Ramazan ayında Kuran okumak, tövbe etmek, israfı önlemek, kardeşlik duygularını güçlendirmek, helal anlayışını yaygınlaştırmak gerekirken israfın artarak bu mübarek ayı eğlence ve festival ayına çevirip sahurun ibadet ile değil oyun ve eğlence ile beklenmesi İslam’ın ruhu ile uyuşmamakta ve Müslüman kimliğine yakışmamaktadır.
“Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.”(4/85)
Rabbim bizi gün boyu aç kalanlardan değil Oruç tutanlardan eylesin.
Halim USTA