Kültür ve Sanatın, bir ülkede kanunları yapanlardan daha önde gelen bir saygınlığı hakettiğini unutmamak gerek.
Sanat kişilerin yalnızların içlerini doldurmak için bir araçtır, bunun böyle olduğunu biliyormuyuz?
"Napoleon, dışa ne ise sanatçı da içe doğru odur" demektedir...
Sanat, özgürlüğe ve tüm dünyada saygınlığa götüren bir yoldur, bunun böyle olduğunu biliyormuyuz acaba?
Uzaktaki dünyaların olgunlaşarak nasıl tanrı olacaklarını bilmiyorum. Ama bizim için sanat,ve sanatçı, şimdi bu tanrılığı yapan görevlendirilen kişiler değilmi?
Sanat,ve sanatçı, şimdi bu tanrılığa onu götüren bir yolda her zaman bu ülkede yolun sonuna gelmeden yorulup kalmıştır.
Kimse hiç bir kurum yada kurumlar ona bu uzun yolda destek olmamışlardır, yada yalnızlığa itilmişlerdir, oysa tüm dünyada bir ülkenin olması gerektiği saygınlık noktasında, sanat, ve sanatçı.
İşte bu geç kalmış sanat tanrılığını alabilmek için hep çırpınmış kalmış. Şimdi son günlerde hükümetin sanatçılılara gösterdiği yaklaşımı, sırf demokratik açılım adına bir gösteri olarak değil, gerçekten sanatın ve onu yaratanların bir sanat tanrısı olduklarını, ve bu saygınlıkları geçte olsa hakettikleri anlamda olmasını dilerim.
Biz Tanrı'yı her şeyin içinde buluyorsak, ona bağlılığımızı sanatın yaratıcılarının alacağı saygınlıkta, her zaman tanrıyı adlandıracak onu yaşatacak çağıracak duygulara seslere yüreğe sahip birer toplum olmalıyız.
Sanatçı, Tanrı'yı her şeyin içinda yaşatandır. Ölüm ile hayatı içine alan bir dünyada, sanatçı olabilmek çok farklı değerlerdir. Her önümüze gelene ben sanatçıyım diyene inanmak yada saygı duymak farklı şeyler, ama sanatçı topluma yön verenlerdir, kanunları yapanlara yön verenlerdir, yaratandır, sanatını nakış nakış işleyendir, tıpkı çok motifli bir kilime desen verendir.
İşte benim için sanatçı budur. Zorla kendisine Diva denilmesini isteyen, yada ben çok özel biriyim bana heryerde ayrıcalık yaratılmalı, diyene ben sanatçı demek zorunda değilim.
Televole kültürünün yansımalarına renk veren benim için sanatçı olamaz, sanatçı yaratandır, okuyandır. Kendini sonradan izleyen seyreden ve sonrasında toplumun önünde olması gerektiğindeki yapması gerekenleri yapandır.
Raıner Marıa Rilke "Sanatçının yaradana olan sadakatle saygı görmesi toplumlar arasında konuşulabilir, ancak ben sanatçıya bu değerde yaşama şansı verenlerdenim" dediğini düşündüğümde, buna katılmamak mümküm mü?.
Yaradan Tanrı, ama sanatı da yaratan sanatçı değil mi?
Bana göre sanatçıda sanatın Tanrı'sıdır en doğrusuda bu bana göre. Ve hayatının en zor yıllarını Malta adasında sürgünde kaçak yaşayan dünyanın en büyük ressamlarından olan "Karamacyo" Burada bu güzel adada yaşadığım uzun yıllarda hep kendimi tanrıyla yakın hissettim,kendimi de bir sanat tanrısı olarak görmenin hazzını burada yaşadım"der.
İsa'nın çarmıha gerilişinin en bariz en güzel resmini burada yapan Karamacyo,"Sanatçı Tanrıyla her zaman konuşarak yaratır eserini, ve tanrıda ona yol gösterir"der.
Christel Kristinus "Ben her zaman tanrıya yakın oldum"eserlerimdeki gücü ondan aldım der.
Herbert Wohnnes "Tanrı bana güç vermeseydi eserlerimdeki dayanıklığı bulamazdım" dediğinde yaratıcılığının nasıl eserlerine yansıdığını görmek mümkün.
Eleanor Roosevelt ise "Bana yaratıcılık güçümü yaşamamda her şeye karar vermemde evet deme gücünü veren Tanrı değilmi"demiştir.
"Hayal gücünde tanrıya bağlanmak,bir sanatçıya yaratıcılık gücü verir"diyen Victor Hugo sanat ve sanatçıyı burada çok iyi anlatmış.
Tanrı insanı evreni yaratansa, sanatçıda kendi sanatını evrenini yaratan bir Tanrı değilmi, sanatın tanrısı olamazmı?
Batı ülkelerinde en güç konuları ve sorunları bile herkesin anlayabileceği bir dilde ve ölçüde anlatan çeşitli kültür kitapları yayınlanır.
Böylece bilimsel çevreleri her gün biraz daha genişletmek başarısını yakalamış olurlar. Ayrıca, toplum hayatında halkın gerekli birtakım kuralları değişimleri bilimselliğin gereğindeki çağdaş düşüncenin öneminde buluşmayı toplumun tüm kesimleriyle paylaşmayı artık kendini aşan değişimlerle sağlamış oluyorlar.
Batı şimdi bu değişimi çok farklı yansımalarla gerçekleştiriyor. Bununda başında elbette Kitap okuma alışkanlığının önde geldiği bir gerçek. Şimdi Türk toplumu kitap okumuyor desek, buna kızan çevreler olacaktır, ama bu gerçek bunu kimse inkar edemez.
Buradada yine sanatçının yazarın şairin edebiyatçının önemi ortaya çıkmıyor mu?
Saygın toplumlar arasında olmak istiyorsak, sanatın saygınlığında sanatçıya değer vermeliyiz. Ama gerçekten de sanatı anlatabilen değerdeki sanatçılara verilecek değerin öneminde buluşmak adına, kısacası sanatın Tanrıyla buluşmasındaki anlamı çok iyi analiz etmemizin artık zamanının geldiğine inanmış olarak, toplumu başka düşünselliğin etkisinde tıkamanın ötesinde, asıl önemli olansa, bunu çağdaş bir toplum yaratabilmenin getirisindeki sanatçı ve tanrı sevgisinin paylaşımını anlatarak yapmalıyız.'
'İnsanları değişimde buluşturan tek şey,sanatın yaratıcısı olan sanatçı ve Tanrı'dır"diyen Ambrosso Bierge'nin bu anlamlı sözleri bana göre Sanatçı ve Tanrı'nın sevgide de buluşmasının önemini anlatıyor.
Şimdi Türkiye'nin sisteme hakim olanların, sanatçıyı Tanrı sevgisinde buluşturmanın değişimini göstermesinin zamanının geldiğini sanıyorum, yeterki bunu inanarak yapalım.
Prof. Dr. Levent Seçer
D e u t s c h l a n d