Yavuz Nufel
Başlığı önce "Duyduk Duymadık Demeyin!" olarak düşündüm, sonra masanın üstünde duran gazeteleri görünce durakladım… Ardından TRT Türk Televizyonu'nda başlayan haberlerde tanıdık simaları görünce vazgeçtim.
Bu kadar çaba, bu kadar haber-yorum, kampanyadan sonra birisi çıkarda, "Ben duymadım" derse kusura bakmayın ama ben o kişiye büyük harflerle " YUH" demekten başka söz bulamam…
Adaylar bir yandan kendi çabaları ile, siyasi partiler yasarların el verdiği ölçüde, basın mensupları her türlü etkinliği takip edip okuyucusuna, seyircisine duyurmak için hummalı bir gayret içinde aylardır…
Malumunuz Hollanda 3 Mart 2010 tarihinde yerel yöneticilerini seçmek için sandık başına gidiyor. 1986 yılında bin bir zorlularla alınan seçme ve seçilme hakkı var yabancıların… Aradan bunca zaman geçmiş olmasına rağmen ne yazık ki tüm uğraşılar yabancıları istenen düzeyde/ oranda sandık başına götürmeye yetmedi!
Adaylar vazifesini yapıyor, medya yapıyor ama gel gelelim vatandaşımızın yarıya yakın kısmı üç dakikasını ayırıp oyunu kullanmıyor…
Geçtiğimiz günlerde Hollanda'daki Türk Sivil Toplum Örgütlerinden en başat olanı UETD ile Damla Gazetesi'nin düzenlemiş oldukları " Benim oyumla ne değişecek" konulu bir toplantıya katıldım… Bir dönem Delfshaven Belediye Başkan yardımcılığı yapmış olan Ali İhsan Ünal'ın verdiği örnek gerçekten çarpıcı!...
Üç oy farkla rakip partinin belediye meclisinde iki sandalye kazandığını anlattı!... Demek ki o seçim bölgesinde dört vatandaşımız, " aman canım benim oyumla ne değişecek " düşüncesiyle oy vermediyse, o bölgede insanların dört yıl boyunca içmeden sarhoş gibi güzelleşmelerinin vebali o dört kişiyle birlikte sandık başına gitmeyenlerin boynunadır.
İçelim güzelleşelim" sözü akşamcı/ içkici tabiridir… İçince nasıl güzelleşildiği malumunuz. Aile içi huzursuzluk alkollü araç kullanmaktan dolayı meydana gelen ölümlü trafik kazaları vs…
Biz yazının başlığına dönecek olursak, seçtiğimiz, demokratik hakkımızı kullandığımız takdirde gerçek anlamda güzelleşmiş olacağız…
Kendi adımıza, içinde yaşadığımız toplum adına, vazifemizi yerine getirmek adına hakkımız olan hizmetlerden yararlanırken çorbada bizim de tuzumuzun olduğu bilinciyle huzura varmanın yolu sandıktan geçer…
Her şey iyi güzel görünebilir/ gösterilebilir ama ben 25 yıldır bir gazeteci olarak hiçbir şikayeti olmayan vatandaşımıza rastlamadım. O halde Rotterdam Anakent Belediye Başkan Yardımcısı Hamit Karakuş'un tabiri ile " Şikayeti bırakıp sistemin içinde olmalıyız" sözü; " Ağlamayan bebeğe mama vermezler" gibi algılansa da değil… Ağlamayacak, sistemin içinde ve denetleyici olacaksınız, mamanız da verilecek…
Aman, koşun oy verene verilecek "mama" para/ fazladan ödenek falan değil.. Bu makalede "mama"nın karşılığı " "Hizmet"dir!
İkamet eden yabancıların oranı yüzde 70 olan gettoyu andıran semti Güney Hollanda'da bilmeyen yoktur. O bölgede bir önceki seçimlerde yabancıları sevmeyen/ istemeyen bir parti nerdeyse tüm adaylarını belediye meclisine göndermeyi başarmıştı!
Yüzde 70 yabancı nüfusa sahip semtte yabancıların büyük çoğunluğu benim oyumla ne değişecek mantığı/ duyarsızlığı ile oy kullanmamış geriye kalan yüzde 30 luk kısım top yekün oyunu kullanınca ortaya böylesine garip bir durum çıkmıştı!.
Sandık başına gidip oyunu vermeyen özellikle her yabancı vebal altındadır…
Çünkü sizler evinizde otururken medya mensupları, adaylar ailelerinden çaldıkları zamanı sizleri bilgilendirmek için harcamıyorlar… seçilseler de seçilmeseler de siz oyunuzu vermemişseniz öncelikle bu insanların sizin üzerinizde hakları vardır… Kul hakkı kolay kolay ödenir mi?
Hiçbir sebep oyunuzu vermemeniz için geçerli değildir.
Hasta olsanız , yurt dışında olsanız bile seçim kartınızı güvendiğiniz birine vererek oyunuzu kullanabilirsiniz. Bir kişi üç başka kişinin daha oyunu kullanabilmektedir… Seçim kartınızı oğlunuza,kızınıza bir yakınınıza vermeniz yeterli…
Ya, ben çok unutkanım da diyemezsiniz! Cebinde cep telefonu olmayan var mı; yok! O halde açın alarm bölümünü 3 mart tarihine ayarlayın, günü geldiğinde telefonunuz sizi uyaracaktır… Hatta 3 Mart günü her karşılaştığınız tanıdıklarınıza, komşunuza selam/ kelamdan önce oyunu verip vermediğini sormanız insanlık göreviniz olmalıdır…
Yasal hakkım değimli kullanırım kullanmam sana lan da diyeceklere cevabım sadece iki kelimeden ibarettir: YUH YUH! …
Hangi partiye oy vereceğinize ise kendiniz karar vereceksiniz, bu konuda ne benim ne de bir başkasının sizi yönlendirmeye hakkı yoktur… Partiler ortada, adayları meydanlarda, salonlarda, kapınızda. Kime inanıyor, kimin; hangi partinin sizin isteklerinize cevap vereceğini düşünüyorsanız ona vereceksiniz.
Sosyal yaşam daha güzel, daha yaşanılır olsun diyorsanız ( ki demelisiniz) buna mecbursununuz… Yoksa akşamcıların içerek güzelleştiğini sanmaları gibi sizler de bizlerde içmeden dört yıl boyunca güzelleşiriz! Bu son cümlede de güzelleşmemenin " Yamulmak" manasında olduğunu sanrım anlatabilmişimdir…
O halde ne diyoruz:
SEÇELİM GÜZELLEŞELİM…
E mail: yavuznufel@live.nl