Gerek basın organlarında gerekse internet sitelerinde BDP’nin seçim faaliyetlerine yönelik bir çok şey yazıldığı, çeşitli yorumlar yapıldığı biliniyor. Bundan sonra da yorumların, eleştirilerin ardı arkası kesilmeyeceğe benziyor. BDP daha seçim sonuçlarının açıklanmasından bir gün bile geçmeden şartlarla dolu taleplerini bir bir sıralarken, terör örgütüyle olan bağını üstüne basa basa vurguluyor.
Bloğun seçimlerden büyük zaferle çıktığını belirten Hakkari adaylarından eski BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Hakkari halkının destan yazdığını söyleyerek, Öcalan ve PKK ile doğrudan müzakerelerin başlaması gerektiğini vurguluyor. Bundan sonra halkın taleplerinin tartışılmaması ve kabul edilmemesi gibi bir durumun söz konusu olmayacağını dile getiren Demirtaş, daha verdiği ilk demecinde bile terör örgütünden bahsederek Öcalansız çözümün düşünülemeyeceğini kaydediyor.
“Bize oy vermek Öcalan’a destek vermek anlamına gelir” değerlendirmesinde bulunan Van Milletvekili Özdal Üçer de, kendilerine oy veren seçmenlerin tercihlerini terörden yana kullandıklarını açıkça ifade ediyor. Seçimden sonra yaptıkları kutlamada “Kürdistan bizim ülkemiz, Diyarbakır başkentimiz” türküleri eşliğinde eğlenen BDP’liler, pardon bağımsızlar, aslında terör örgütü ve Öcalan’dan bağımsız olamayacaklarını gözler önüne seriyor.
Uzun bir aradan sonra siyaset sahnesine dönen Leyla Zana, Kürtlerin devletin ortağı olacağı yorumunu yaparak, 12 Haziran’ı Kürtlerin ulusal birliğinin bayramı ilan ediyor. Apo ve dağlardakilerin aralarında olacağını belirten Şerafettin Elçi, militanlığımız devam edecek diyen Filiz Koçali ise Demirtaş, Üçer veya Zana ile aynı doğrultuda mesajlar veriyor. BDP milletvekillerinin seçim öncesinde olduğu gibi seçim sonrasında da söylemlerinde herhangi bir değişiklik görülmüyor. Yine terör örgütü, Öcalan ve tehditler içeren mesajlar…Yine barış ve kardeşlik vurgusu ve demokrasi söylemleri. İçlerinden birisi bile çıkıp, örgütün silah bırakmasını isteyecek cesareti göstermiyor, gösteremiyor.
Sonuç olarak AKP’den sonra seçimin kazananı olarak görülebilecek BDP’nin, milletvekili sayısını arttırdığını da düşünerek, gerçekten barış ve kardeşlik vurgusu yapıyorsa, buna uygun davranması gerekiyor. Türkiye’nin gelecek günlerdeki huzuru açısından tehditler savurmayı bırakıp, gerçek samimiyet göstermesi, kan ve gözyaşı ile bir yere varılamayacağını haykırması ve artık Kürtlere sürekli ayrımcılık yapıldığı safsatasından kurtulması bekleniyor. Çünkü bu ülkede Kürtler, hiçbir ülkede olmadığı kadar özgür yaşıyor ve her türlü haktan yararlanıyor. Bunun aksini iddia edenlerin görüşleri kendi komplekslerinden ya da terör örgütünün kışkırtmalarından kaynaklanıyor.
Bu ülkede Kürt, Türk, herkese yer var. Yeter ki sevgi olsun, kardeşlik olsun, barış olsun. Herkesin ve öncelikle BDP’nin, Kürt-Türk ayrımı yapmadan yaşamayı öğrenmesi, gelişmiş ülkeler seviyesindeki Türkiye için en önemli şartlardan birisi olarak değerlendiriliyor.
Helin Demir