Ülkede 80 yıldır bugüne kadar demokrasinin "D"si yoktu(!), son bir senede "açılım"lar başlattık.
Kürt açılımını, Ermeni açılımını, Roman, yani Çingene açılımını, azınlıklar ve farklı din ve mezhep açılımlarını arka arkaya yaptık, açıldıkça açıldık.
Hepsinin ortak paydası ise; "Demokratik"! olmaktı…
Hiç beklenmedik bir anda ve ortada öyle çok da bir ihtiyaç ve talep yokken, önce Kürt açılımını yaptık, Habur'da karşıladık. Açılım yaparken, tersine şehit cenazeleri giderek arttı bu dönemde. Öyle bir açılımdı ki bu, PKK, yaptığı eylemlerini üstlenmesine rağmen, örgütü temize çıkartmaya çalıştık, Devlet'e mok attık, bilerek, isteyerek ve epeyce keyiflenerek.
Ancak her nedense (!), gelinen noktada "yumruk"lar atılmasına sebep olduk. Şehit cenazelerinde Bakan'ların, Milletvekilleri'nin yuhalanmalarına, tartaklanmalarına, yumruklanmalarına, protesto edilmelerine neden olduk.
Arkasından, Ermeni açılımını yaptık, ABD'nin önderliğinde peşi sıra bazı ülkeler birer birer "Ermeni soykırımı" ifadesini meclislerinde telaffuz ettiler. Biz açılım yaparken, Ermenistan'da bayrağımız yakıldı üstüne üstlük.
Çadırlarda yaşamalarına gönlümüz hiç razı olmadı(!), hemen Roman açılımı ile devam ettik. Spor salonunda Kibariye'nin şarkılarıyla, Balık Ayhan'ın orkestrasıyla hep beraber göbek attık, gerdan kıvırdık. Hüsnü Şenlendirici'nin gırnatası da olsaydı, işte o zaman tam olarak şenlenecektik, maalesef yarıda kaldık.
Ha bu arada, Sulukule'nin arazi değerini bilen veya tahmin edebilecek biri, birileri var mı aranızda, bu işten anlayan! Belki "TOKİ" biliyordur, ne dersiniz!
Neyse, biz açılırken, "Bravo, yürüyün aslanlarım, kim tutar sizi, yola devam" diyerek dışarıdan, içimizdeki dışarıdan, uzaklardan, çok çok uzaklardan gazel atarak şenliğe katılanlar da oldu. Tebrik mesajları gönderdiler, methiyeler düzdüler, elleri kırılasıca, pardon kızarırcasına alkışladılar, keyifle ve iştahla yalanarak.
Hatice'yi bırakalım, gelelim neticeye…
Neredeyse her akşam televizyonlarımızın karşısında koltuklarımıza oturarak izlediğimiz "Şehit cenazeleri"ne şöyle bir göz atalım!!!…
Dikkat ederseniz, Kayseri ve Adana'daki son cenaze törenlerine protokol olarak katılan Bakanlar ve milletvekilleri, halk tarafından protesto edildi, tartaklandı, hatta yumruklandı.
Hemen önlem almak zorunda kalındı ve en son cenaze töreninde protokol ile halk arasına 250-300 kişilik bir polis kordonu oluşturuldu, protokoldeki hükümet yetkililerini halkın tepkisinden, olası saldırısından korumak, kollamak için.
Şehit cenazesi törenlerinin sıralaması şöyle oldu; en önde Şehit cenazesi, Hükümet yetkililerinin içinde yer aldığı protokol, polis, şehit yakınları ve son olarak tepkisinden korunmaya çalışılan "halk"…
Şehit ile halk arasına protokol ve polis sokuldu. Son derece düşündürücü bir durum. Ama gerçek…
Ha, bu arada BDP de Amerika'da temsilcilik açtı, yerinde ve bizzat görüşmeler yapmak, fikir alış verişinde bulunmak için!
"Durmak yok, yola devam"…
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com