Son iki aydan beri Belçika medyasında hedef haline getirilen Nebahat Acar siyasi kurban seçilerek baskı altında tutulup, siyasetten ihraç edilmesi istenmekte..
Belçika'da uyumun en güzel örneğini sergileyen Türk toplumu her fırsatta duşlanmaya çalışılmakta, Türk toplumunun içinden çıkan ve Belçika'da siyaset yapan siyasilerimiz zaman zaman haksızlığa ve saldırıya uğramakta.
Belçika'da yaşayan Türkiye ve Türk düşmanlığı yapan grupların hedef gösterdiği siyasilerimize yönelik baskılara, siyasi rekabet ve artniyetli bazı basın organlarıda eklenince kıyamet kopmakta.
Siyasi temsilcilerimizden Emir Kır, Sait Köse, Halis Kökten zaman zaman baskı altına alınarak, hedef gösterildi. Ermeni Meselesi nedeniyle bir çok genç siyasetçide daha siyasi yaşamına başlayamadan siyaseti bırakmak zorunda kaldılar.
Belçika'da yaşayan PKK ve Ermeni yanlılarının yalan ve baskıları neticesinde de siyasilerimizin üzerinde ne yazık ki siyasi partileride baskı kurmaktalar.
Düşünce özgürlüğüne en çok sahip çıkması ve düşüncelere saygı duyması gereken siyasi organlarınında, Türk düşmanlarını cüretlendirecek davranışlarda bulunması ne yazık ki siyasi engizisyonu güçlendirmekte.
Bakınız önceleri Bakan olan Emir Kır şimdi ise Nebahat Acar siyasi saldırılarla yok edilmek istenmekte. Türk toplumundan gelen insanların başarılarına tahammül edemeyen bazı grupların ortak senfonisiyle çaldıkları şarkılar, art niyetli basın organlarının iştirakıyla Belçika Türk toplumunda rahatsızlıklara neden oluyor.
Şahsi düşüncelerin ifade edilmesinden rahatsız olanların demokrasiye tahammül edemediklerini görüyoruz Kendi değerleriyle çelişen hareket ve söylemlerde bulunan siyasileri ne kadar samimi bulabiliriz.
Nebahat Acar'ı şahsi söylemlerini bahane ederek siyasi giyotinde başını koparmaya çalışanların, düşünce özgürlüğü ve demokrasiden bahsetmeleri ne kadar inandırıcı olabilir. Türkiye'de teröre kurban olan 15 askerin katledilmesi karşısında Avrupa'nında terörist ilan ettiği PKK'yı eleştirmesi Acar'ın siyasi kurban olmasının nedeni olmakta. Nebahat Acar'ı siyasi baskıda tutanlar bu davranışlarıyla terörist PKK'yı da desteklediklerini açıkça ifade etmekteler. Acar'ı baskı altında tutanlar basında hedef haline getirenler PKK ve Eremeniler olmuştur. Belçika'daki bazı siyasi partilerin de PKK ve Ermenilerle birlikte Türk kökenli siyasetçimiz Nebahat Acarı karşılarına almaları çok anlamlıdır. Belçikalı bazı siyasetçiler PKK'yı terörist olarak kabul etmiyorlar mı acaba?
Buarada salında Nebahat Acar'ın şahsında tüm Türk kökenli siyasetçiler baskı altına alınmak istenmektedir.
Gerek Valon gerekse Flaman bölgesinde yayın yapan gazeteler iki ay boyu hedefe Nebahat Acar'ı kilitlediler vurdularda vurdular. Tek suçu ise teröristlerin katlettiği 15 askerin katledilmesini kınamak idi.
Acar ile yaptığımız görüşmede Acar kendisi ile ilgili gelişmeleri aynen şöyle aktardı: "Ben her zaman doğrulardan yana oldum. Haksızlığa karşı oldum. Masum insanların öldürülmesine karşı oldum. Anne oluşum hasebiyle de acıma duygum merhamet duygum hep önplanda olmuştur. Bakınız, Belçika'lı bir gencin haksız yere öldürülmesi yürüyüşünde en önde ben yürüdüm. İnsani amaçlı her yürüyüş her çalışmada hep önde oldum. İnsanlarımızı ayırt etmeden herkese yardımcı olmaya çalıştım. Ben Türklerle beraber buradaki yüzlerce Kürte de yardımcı oldum. Biz Mevlana Yunus terbiyesiyle büyüdük. İnsanları ve insanlığı din, dil, ırk ayrımı yapmadan seviyorum. Ben Katolik okulunda okudum. Bize orada haksızlığa karşı durmayı da öğrettiler. Ben gerek kendi toplumum gerek Belçika toplumunda hep bunu öğrendim. Avrupa'nında terörist ilan ettiği PKK'nın 15 askeri katletmesi insani olarak beni üzdü. Bende üzüntümü şahsi olarak dile getirdim. Ne yani aferin PKK'mı demem gerekirdi? Terörü mü desteklemem gerekirdi? Bu düşüncemden dolayıda 'bazı gruplar sözlerimi saptırarak, beni 'ultra nasyonalist!' diye lanse etmeğe çalıştılar. Hani Türk Edebiyatında yer alan bir atasözümüzde belirtilen 'amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek' denilmekte. Ben de bu anlayışın kurbanı oldum.
PKK'lı ve Ermeni gruplar bu şahsi düşüncemi polemik konusu yaparak, benim şahsımda partimi de karalamaya çalışıyorlar. Ne yazık ki bazı basın organlarıda farkında ya olarak, yada olmayarak PKK ve Ermeni Nasyonalistlerinin oyununa gelerek şahsıma ve partime saldırmaktalar. Brüksel'de Türk gençlerinin bizimde tasvip etmediğimiz ferdi davranışlarının faturasınıda bize kesmeye çalıştılar. Sayın Büyükelçi Fuat Tanlay beyi ve beni toplumu kışkıtmakla suçladılar. Ne yazık ki haber kaynakları her zaman Türk toplumu değil PKK ve Ermeniler olmuştu. Türkleri Türklere düşman olanlardan sorunca netice de doğal olarak istemediğimiz şekilde olmakta. Oysa ki gerek Büyükelçi gerek ben Türk basını kanalıyla gençleri tahriklere kapılmamaları, yasal çerçevede seslerini duyurmaları konusunda defalarca uyardık.
Her nedense Belçika basını bizim bu söylemlerimizi birlikten, beraberlikten ve hoşgörüden yana olduğumuz yönümüzü görmemekte duymamakta. Art niyetli basın 3 maymunu oynamaya devam ediyor. Ben siyasi partimde gelen eleştirilerle ilgili cevabımı verdim. Onlara artniyetli davranmadığımı terörizme karşı bu sözleri söylediğimi hiç bir terörü desteklemediğimi açıkladım. Tüm iyi niyetime rağmen beni bulunduğum yerden, partimden dahi atsalar ben doğruları söylemeye, teröre karşı çıkmaya devam edeceğim. Ama üzerimde oynanan siyasi oyunlarla gençlerimizin önü kesilmeye çalışılıyor. Toplumumuz ve sağ duyulu insanlarımız bunun farkındalar. Ben Tuvalet temizleme pahasına da olsa, doğru bildiklerimi söyleyerek bulunduğum her yerde onurumla yaşamaya ve hizmet etmeye devam edeceğim. Ben demokrasiye inan, teröre destek olmayan, düşünce özgürlüğünü savunan tüm insanların bana hak verdiğine inanıyorum. Benim Anavatanım Türkiye, baba vatanım Belçika'dır. Ben her iki vatanımıda seviyorum. Birilerinin nezdinde suç olsa da!
Bu arada duyarlılığı ile bana destek olan herkese teşekkür ediyorum" dedi.
Nebahat Acar'ı demokrasiye olan inancı ve ne pahasına olursa olsun doğruları ifade etmesi azmi ve kararlılığından dolayı tebrik ediyorum. Onurlu bir şekilde mücadele eden Nebahat hanımın yanında tüm yürekli insanlarıda görmek istiyoruz. Onursuzluğu onur olarak sunanlardan uzak, onuru insanlık onuru olarak addeden tüm insanlar bu toplumun saygın varlıklarıdır.
Siyasi endişelerden dolayı toplumunun değerleriyle çatışan ve bu değerleri görmezden gelen tüm siyasiler, tüm grup ve kuruluşlar daima yok olmakla karşı karşıya kalmaktalar.
Engizisyon çağların gerisinde kaldı. Düşüncelerinden dolayı giyotinde düşünenlerin başını koparma devri bitti. Bu gün belki giyotinlerde başlar kesilmiyor. Ama ne yazık ki, bu günün giyotini olan medya'da insanlar yok edilmeye çalışılmakta.
İnsanların onurlu çıkışları nedeniyle siyasi lince tabi tutulmadığı, düşüncelerin özgürce ifade edildiği bir Belçika, bir dünya düşünmek istiyoruz.
İnsanlarımızın ve siyasilerimizin medya lincine maruz kaldığı bir dönemde toplumumuzun duyarsızlığı ise en acı durum. İnsanlarımız kendilerinin temsilcileri olan tüm siyasilerimize haklı söylemlerinde sahip çıkmalılar. Siyasilerimiz düşüncelerini ifade edemeyeceklerse onları temsilci olarak nasıl görebiliriz. Toplum olarak, siyasilerimize sahip çıkalım. Onlar bizim sesimiz. Onların susturulması bizim susturulmamızdır. Demokratik ve yasal olmayan tüm olumsuzluklara birlikte karşı çıkalım ki demokratik bir ortamda yaşadığımız gerçeğinide özümseyelim. Yoksa kendi doğrularına inanamayanlar başkalarının yalanını doğru zannederler.
Biz insanların tüm renkleriyle inançlarıyla ve kültürleriyle birbirlerine tahammül etmeleri ve barış içerisinde yaşamalarını arzu ediyoruz.
Belçika kültür bahçesinde barış adına açan her çiçeğin Belçika'nın huzuruna renk katacağına inanıyoruz. Bu nedenle tüm çiçeklerimize sahip çıkalım...
Saygılarımla...
Celil Gündoğdu'Belçika Haber