Temmuz ayının son günlerinde muson yağmurlarının yol açtığı sellerde iki binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği Pakistan'da, 20 milyonun üzerinde insan da bu felaketten etkilendi. Her şeylerini kaybeden, yerini yurdunu terk eden, uzanacak yardım elleriyle hayata tutunma mücadelesine giren, tarihinin en büyük sel felaketini yaşayan Pakistan'a, beklediği yardım elleri başta Türkiye olmak üzere bazı ülkelerden uzanırken, özellikle petrol zengini İslam ülkelerinden gelen yardımların beklenin çok altında olması düşündürücüydü.
Felaketin hemen ardından Pakistan'a yardım köprüsü kuran Türkiye, bir taraftan devlet olarak yardım kampanyaları açarken, bir yandan da sivil toplum örgütleri, ülkenin dört bir yanında aynı çalışmaları sürdürüyor, toplanan yardımları da gerek devletin aracılığıyla gerekse de kendi imkanlarıyla Pakistan'daki felaket bölgelerine ulaştırmak için zamanla yarışıyor.
Kurtuluş Savaşı'ndan ağır kayıplarla çıkan Türk halkı, bu zor anlarında İş Bankası'nın kuruluşuna maddi destekleriyle arka çıkan Pakistan'ı bu zor günlerinde yalnız bırakmıyor. Şu ana kadar yurdun dört bir yanından Pakistan için toplanan yardımların miktarı, uluslararası kuruluş ve ülkelerce toplanan yardımlar içinde büyük bir meblağı kapsıyor.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın son açıklamasına göre, Pakistan'a yardım kampanyası için açılan banka hesaplarında, 5 Ekim itibariyle 192 milyon 394 bin TL toplandı. Bunun 102 milyon 917 bin TL'si Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, 87 milyon 40 bin TL'si Başbakanlığın, 2 milyon 437 bin TL'si de TRT'nin kampanyalarında toplandı. Toplanan yardım miktarının sivil toplum kuruluşları tarafından toplananlarla birlikte 200 milyon dolar civarına ulaştığı bildiriliyor.
Kısaca, AFAD olarak da anılan bu kurumun koordinasyonunda 2 Ağustos'tan itibaren bölgeye, 12 uçak, 283 TIR ve 158 vagondan oluşan 10 trenle gıda, çadır, battaniye, ilaç ve tıbbi malzemeden oluşan 8 bin 318 ton ağırlığında ve 37 milyon 849 bin TL tutarında yardım gönderildi. Bölgede halen 2 mobil hastane, 1 ambulans ve 2 UMKE aracı ile Kızılay ve Sağlık Bakanlığından 83 kişilik ekip görev yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı Mensupları Eşleri Dayanışma Derneği tarafından Pakistan'a yardım amacıyla düzenlenen geceye katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, burada, üzerinde durulması gereken bir ifade kullandı. Davutoğlu, gerek devlet olarak Türkiye'nin gerekse Türk halkının Pakistanlı felaketzedeler için yardım çabalarını, "Sözde Değil Özde Kardeşlik"in gerçek göstergesi olarak nitelendirdi.
Dünya Bankası, tarihinin en büyük sel felaketiyle karşılaşan Pakistan'a, yaralarını sarmasında yardımcı olmak için 430 milyon dolarlık krediyi onaylarken, bunun 300 milyon dolarlık kısmının gıda, ilaç, çadır, yakıt ve makine alımında kullanılacağı belirtiliyor. Söz konusu kredi, bu mali yıl kapsamında Pakistan'a taahhüt edilen 1 milyar dolarlık kredinin ilk parçasını oluşturuyor.
1 milyon 800 bin evin yıkıldığı veya hasar gördüğü, 8 milyondan fazla insanın evsiz kaldığı, 20 milyonun üzerinde insanın etkilendiği sel felaketinin ardından geçen süre içinde yardımlar maalesef istenen hız ve düzeyde değil ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) bu durumu, istikrarsızlığa yol açabilecek bir ortam olarak değerlendiriyor. UNHCR'nin Pakistan temsilcisi Mengesha Kebede, uluslar arası yardımların hızlandırılmaması halinde ülkenin jeopolitik istikrarının tehlikeye girebileceği uyarısında bulundu.
Felaketten bu yana 10 hafta geçtiğini, uluslararası toplumdan Pakistan için acil yardım çağrısında bulunmaya devam ettiklerini söyleyen Kebede, milyonlarca selzedenin halen kurtarılmayı beklediğini ve barınağa ihtiyacı olduğunu açıklarken, "Pakistan'a acil yardımların devamlılığının sağlanması konusunda uluslararası topluluğun dikkatini çekmek istiyoruz" ifadesini kullanıyor.
UNHCR'ye göre ülkede 10 milyondan fazla kişi halen su, gıda ve ilaca muhtaç yaşarken, acil yardımlar için 2 milyar dolara ihtiyaç bulunuyor. Birleşmiş Milletler ise ülkedeki barınma ihtiyacının sadece yarısını finanse edebiliyor ve bazı bölgelerde durum "halen çok kötü."
Konuyu, Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun, yukarıda sözünü ettiğim yardım kampanyasında yaptığı konuşmadan bazı bölümlere yer vererek, -ki bu konuda Türkiye'de hemen herkesin bu görüşleri yürekten paylaştığını düşünüyorum- kapatmak istiyorum.
Davutoğlu konuşmasında şöyle diyor;
"Türk hükümeti, felaketin ardından Pakistan'daki gelişmeleri büyük bir dikkatle takip ediyor. Dost ve kardeş Pakistan'ı bu zor zamanlarında desteklemek ve felaketin etkilerini hafifletmek için her türlü çabayı göstermeye kararlıyız. İhtiyaçları olduğu sürece Pakistan'a her türlü yardımı yapmaya hazırız. Türkiye, her anda ve her yerde Pakistan halkının yanındadır. Sakarya depremini yaşamış insanlar olarak ve Pakistan'ın ezeli ve ebedi kardeşleri olarak bu manzaraya sessiz kalamazdık. Sözde değil gerçekte kardeşliği göstermek vakti."
Bakan Davutoğlu'nun sözlerine katıldığımızı ifade ederken, dost ve kardeş Pakistan halkının yaralarını en kısa zamanda kapanmasını dilemekten başka bir şey gelmiyor ne yazık ki elimizden.
A. Işık AKSU