Dün öğleden sonra, saat 15.55 !
Büromda çalışmaktayım.
Telefonum çaldı.
Arayan numarasını gizlemiş.
Telefonun öbür ucunda düzgün Fransızca konuşan genç bir Türk bayan vardı.
Belçika doğumlu olduğu hemen anlaşılıyordu.
Görmüyor, tanımıyor , ama hissediyordum.
Mesleğin ne sorusuna "insan sarrafı ses uzmanı yeminli tercüman" desem yalan olmaz !
Eee, tam tamına 30 sene…
Dile kolay !
Yakup Yurt olduğumdan emin olmak ve boşa konuşmak istemiyordu…
Çünkü elindeki belgenin en üstünde bana ait mesleki bilgiler vardı.
"Brüksel Asliye Mahkemesi nezdinde Türkçe-Fransızca dillerinde yeminli tercüman. T.C.Brüksel Başkonsolosluğunca resmen tanınmıştır" yazıyordu.
Benim, Yakup Yurt, buyrun, ne için aramıştınız dedim !
Tehditler savurmaya başladı.
Bir saniye, siz kimsiniz, kendinizi tanıtır mısınız, diyecek oldum…
Çevirdiğin dolapları çok iyi biliyorum, yakında başına ne işler açacağım, zamanı gelince görürsün babında esti gürledi.
Sakin olun, kimsiniz, ne dolabı, lütfen açıklar mısınız ısrarım boşa çıktı.
Ve telefonu suratına kapattım…
***
Moralim bozuldu.
Sonra kim olabileceğini tahmin etmeye çalıştım.
Profesyonel bir kriminolog edasıyla.
"Suçumu" anlamıştım.
Olay toplumsal bir yaranın mesleğini icra eden bir tercümana yansımasından ibaretti.
Brüksel'in bir yerinde yeni evli, ama ayrılma veya boşanma sürecinde olan, çocuklu veya çocuksuz, birbirinden nefret eden, tanımadığım bir çift vardı.
Taraflardan biri Türkiye'den Belçika'ya gelin veya damat gelmişti.
Ve çoğu zaman olduğu gibi, Belçika'ya gelen, çoğu zaman olduğu gibi, hayal kırıklığı yaratmıştı.
Çünkü dikkafalı, dediğim dedikçi, bildiğini okuyor ve Belçika'dakilerin tahakkümü altına girmeyi reddediyordu.
O halde geldiği yere postalanmayı hak ediyordu.
Ve kendisine sayemizde geldin, geldiğin yere dön, defol git, deniliyordu.
Dönmemek için direnen tarafın tercüme işlerini yapmak son derece tehlikeli bir işti…
Çünkü yapılan tercüme mahkemede kanıt olarak kullanılıyor ve işler sarpa sarıyordu…
Hukuk fakiri, kuş beyinli, ceplerinde birkaç avro görünce kendilerini fasulye gibi nimetten sayanlar yeminli tercümanın idari hukukta bir "auxiliaire de
Korkutulabilen veya parayla satın alınabilen biri sanıyor olmalıydılar.
İşleri güçleri kurnazlık, görgüsüzlük, kalleşlik, taciz ve tehdit olan bu tür zavallılar belli ki, dur durak bilmeksizin otuz yıldan beri çoğunluğu Emirdağ'lı olan Brüksel Türk toplumunu oluşturan insanlara, hiçbir ayrım gözetmeksizin, en üst düzey hizmet veren ve bundan da kıvanç duyan "Yakup Baba"yı henüz tanımıyorlardı.
***
Evet, doğru söylüyordu, telefondaki bayan.
Birileri dolap çeviriyorlardı.
Sokağı kirletenler işsizlik sigortasını meslek sanıyor ve namusuyla çalışan fikir çöpçülerine küfretmeyi marifet sanıyorlardı.
Vah zavallı bacım vah !
Bildiğin on kelime Fransızca ile cehalet hastalığınıza savaş açmış bir halk aydınını sindiriceğini sandın demek…
Hele bu yaştan sonra…
Sende bu cüret ve paralar oldukça kocasız kalmazsın, hiç merak etme !
Ali gider, Veli gelir !
Ayşe gider, Fatma gelir !
Sizler boşanmayı bırakın, açlıktan ölürüm valla…
Yakup Yurt ©
Brüksel, 31 Mart 2010