Haberin yayım tarihi
2012-10-25
Haberin bulunduğu kategoriler

Tam 45 Yıl Oldu Buralara Geleli..

 

19 Mayıs 1966 günü 01 Nisan 1926 doğumlu rahmetli babamın kafası esti ve yola çıktı.

Annemi ve kardeşlerimi daha çok para hırsıyla geride bıraktı ve Avrupa maceramız başlamış oldu.

O zamanlar 35 yaşından büyük olanları Ortak Pazar ülkeleri kabul etmiyordu.

Ama ne varki babamdan 7 yaş küçük rahmetli Mustafa amcam 1963 yılında kömür madeni işçisi olarak Belçika’ya yasal yoldan gelmişti.

Ve kısa sürede maddi durumunda iyileşme oldu.

Bu gelen mektuplardan çıkan siyah-beyaz fotoğraflardan belli oluyordu.

Küçük kardeşinin kısa sürede rahatlaması babamı rahatsız etmişti anladığım kadarıyla ve kafasının sigortaları atmış, geçmişle köprüleri yakmıştı.

Bursa ilinin Gemlik ilçesinin Umurbey beldesinden dört kafadar önce Akdeniz üzerinden gemi ile Marsilya’ya gelirler.

Oradan trene biner ve Paris üzerinden Hollanda istikâmetine yola çıkarlar.

Tren Belçika’dan geçerken babam iner ve Belçika’da kalır.

Bir yıl boyunca kaçak işçi statüsü ile sağda solda sürter.

Çok çalışkan, sabırlı ve çok meziyetli olduğundan aç ve açık kalmaz.

Bir garajda çalışır ve kardeşinin evinde, yani Mustafa amcamda, kiracı olarak kalır.

O zamanlar çok az kişide bulunan şoförlüğü sayesinde kısa sürede çevre edinir.

Oturum ve çalışma durumlarını yasallaştırır.

Ve sonunda da, annemi ve bizleri yanına almaya karar verir.

***

Ben hiç gelmek istemedim.

Zira Bursa Erkek Lise’sinde yatılı öğrenciydim ve lise son sınıfa geçmiştim.

Babacığım müsaade et liseyi burada tamamlayayım, üniversiteyi orada okurum dedim.

Dedim ama dinletemedim.

Olmaz, herkesle beraber geleceksin dedi.

Bir bildiği vardı ama, sizleri ayrıntılarda boğmak istemiyorum.

Ve onun dediği oldu.

Pasaportlar çıktı, vizeler alındı ve yola çıkıldı...

***

Evet yola çıkıldı...

24 Ekim 1967 tarihinde.

Yeşilköy’den  Viyana aktarmalı THY Brüksel uçağına bindik.

Osmanlı dedelerimin iki kez kuşattığı Viyana’ya inince kalbim küt-küt atmaya başladı.

Yerel giysileri içinde örgülü saçlarıyla Avusturyalı çilli sarışın yer hosteslerinin güzeliğine diyecek yoktu.

Belli ki uçağın türbülansları da dahil olmak üzere birçok olumsuzluğa alışmak üzere yola çıkmıştık.

Tam 45 yıl önce...

İstemeye istemeye geldim ve kaldım!

Yani babamın zoruyla ve göçmen işçi ailesi birleşimiyle Belçika’ya hiç aklımdan geçmediği halde vasıl oldum.

Anadolu güneşini bırakıp yağmurla yetinmek zorunda bırakıldım.

1979 yılında Louvain Katolik Üniversitesi İletişim Fakültesi "Yazılı Basın ve Halkla İlişkiler" bölümünden lisans diploması aldım.

1981 yılından beri Brüksel Adliyesi nezdinde Türkçe ve Fransızca dillerinde yeminli çevirmen-dilmaç olarak çalışıyorum.

Brüksel’in Türk mahallesi Schaerbeek’te Tercüme Bürosu açtım; dert babalığı ve arzuhalcilik yapıyorum.

Geniş anlamda şiiri, dar anlamda şiir çevirisini seviyorum.

1982 yılında köylüm Güzin’le evlendim.

1983’te Cavit, 1985’te Onur doğdular.

Ailece Belçika vatandaşlığını da aldık.

Cavit ve Onur Brüksel Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdiler ve Brüksel Barosunda ceza avukatlığı yapıyorlar.

Dörder dil konuşuyorlar; iş ve dışlanma sorunları yok.

Türkçe-Fransızca arasında da yeminli tercümanlık yapıyorlar.

Dört kişi, ailece, bir arada yaşıyoruz.

Beş katlı bir bina aldım ve borcunu 20 yılda ödedim.

Kiracılık sorunu mazide kaldı.

Her yıl Türkiye’ye gidiyor ve her yıl biraz daha fazla kalmaya çalışıyoruz.

Çünkü dördümüz de Türkiye’mizi ve köyümüzü çok seviyoruz.

***

1957 doğumlu en küçük kardeşim 1999 da kalp krizine yenik düştü.

Babam 2006 da, annem 2011 de sizlere ömür.

Bana bir bahçeli villa tipi köy evi, bir parça da zeytinlik miras kaldı.

Kendileri için yaşayamadan göçüp gittiler.

Sürekli olarak bizlere fakirliği yaşatmamak kaygısıyla yaşadılar...

Bende çok emekleri var, nurlar içinde yatsınlar.

***

Gelmeye ve kalmaya en muhalif olan bendim.

Ama geçen zaman içinde herşey değişti, dünya değişti, bizler değiştik...

Belçika vatandaşı da olduk.

Geçici olarak geldiğimiz yörelerde kalıcılaştık.

Oralılıktan kopmadan buralılaşmaya çalışıyoruz; asimilasyon ırmağında uyuma kürek çekiyoruz.

Güneşi unutmadık, ama yağmura alıştık.

Çok dilli ve çok kültürlü bir ortamda farklılıkların tadına varmaya çabalıyoruz.

Kolay değil, ama zoru başarmak zorundayız.

"Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece…" anlayacağınız!

***

İyi mi oldu, kötü mü oldu?

Başlangıçta kesinlikle gelmek istemiyordum.

Şimdiyse hiçbir şekilde kesin dönmek istemiyorum.

Köklerim orada, gövdem ve dallarım burada...

Galiba en doğrusu yılın dört mevsimini 2+2 paylaştırmak...

Sonbahar ve kış burada, ilkbahar ve yaz orada...

 

Yakup Yurt ©

Brüksel, 24 Ekim 2012

yurtyakup@gmail.com

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.