Türk’e sövmek, Türk’ü hakir görmek yine moda oldu.
Türk’ü aşağılamak, hem de Anadolu topraklarında kurulan Türk Devleti’nin millet meclisi kürsüsünden, Türk’e kan kusmak artık açıktan yapılmakta oldu, tıpkı tarihin kara sayfalarında olduğu gibi.
Türk’ün siyasi ve iktisadi konularda zayıf olduğu dönemlerde Türk hep aşağılanmış, hep küçümsenmiştir. Halbuki tarihe baktığımızda güçlü zamanlarında mazlumlara sahip çıkan Türk bunu hiç haketmemiştir.
Milli yapıdan uzaklaştırmak, milli değerlerden insanımızı uzak tutmak bir afyon misali yavaş yavaş damarlara işlenmiştir. Dini konuda ise insamızı bilgisizleştirip Kuran’dan uzak tutmak birilerinin hep hedefi olmuştur. Mukaddes dinimizi kitaptan öğrenmek yerine, bazı fikir kulüplerinde istenilen sözde dini bilgilerle insanımız hep uyutulmak istenmiş ve uyutulmuştur. Maalesef bu konuda da büyük mesafe katetmişlerdir, Lawrence taktiği hiçbir zaman geçici olmamıştır.
Dünya Türklüğünün yegane umudu olan Türkiye’mizde dahi Türklük aleni olarak aşağılanmakta iken, yer yüzüne serpilmiş olan Türk soyu yine bir imtihandan geçmektedir.
Fazla gerilere gitmeye gerek yok, Bosna’ya bir bakmak yeterlidir. Devlet, ordu olmadığı için yüzbinlerce müslümanın ırzına geçildi. Aynı akıbeti Irak’ta yaşayan müslüman Türk insanı da yaşamaktadır. Gerçi bu iki toplum da Türk’e yakın ya da Türk olduğu için Dünya’nın umurunda bile değil, Ankara’nın ise böyle bir sorunu bile yok. Örnekleri çoğaltabiliriz, fakat gerek yok.
Unutulmasın ki, bugün Anadolu’da insanlarımız dini vecibelerini yerine getirebiliyorlarsa, kadınlarımız iffetiyle yaşayabiliyorlarsa bunu önce Allah’a, sonra Türk’e borçludurlar. Bugün o Türk Devlet`i olmasa, Türk ordusu olmasa yaşanılacakları düşünmek bile insanın aklını oynatır!
Bugün Türkiye’de Türk’e ve Türklüğe açıktan bir ırkçı saldırı vardır. Bu yeni değildir, fakat şuur altında bunu taşıyanlar bugün şımartılıp hiç çekinmeden, ve sıkılmadan içlerindekini dışına vurmaktadırlar. Oysa ki Türk hiç bir zaman insanlar arasında bir ötelemeye ya da ayrıma gitmemiştir. Herkesi kendinden kabul etmiş ve kucaklamıştır. Irkçılık, faşizm, nazizm gibi insanlık ayıbı olan düşünceler Türk tarafından hiç bir zaman kabul görmemiştir, ve görmeyecektir de. Bu tür sapık düşünceler hem hak dine, hem de Türk’ün şanlı tarihine ters düşer. Ters düşmeyi bırakalım, lanet edilir. Bu sapık türlü düşünceler bugün kana, ırka, kafatasına dayanılarak Türk’e savaş açanlar tarafından yaşatılmaktadır.
Türk Varlığı, dünya var olduğu müddetçe hayat sürecektir. Umutsuz olmak Türk’e yakışmaz. Türk, kendi tarihine baktığında bu tür saldırıları çok görmüştür, ve korkarım bu akılla devam ettiği müddetçe daha çok saldırılar görür. Derler ya tarih tekerrürden ibarettir, gün olur Türk’ün güneşi de elbette yine bütün mazlumlara ışık vermek için doğacaktır. Fakat Türk buna layık olmadığı müddetçe bu güneş doğmayacaktır.
Türk’e ırkçı saldırılar devam etsin, tarihin şimdiki tekerrür tarafı bu. Fakat gün gelir tarih Türk’ün lehine de tekrar tekerrür eder. Yeter ki bizler hiç bir saldırıya boyun eğmeden Türklüğe hizmet etmeye devam edelim. Gün gelir o hizmetin karşılığı elbette alınır. Her zaman olduğu gibi soy ve sop gibi teferruatlara takılmadan Türklüğe hizmet boynumuzun borcudur. Bu konuda en güzel örnek alabileceğimiz elbette Mehmet Akif Ersoy’dur. Hz. Allah bizlere en az onun kadar Türklüğe hizmet etmeyi nasip etsin.
Türklüğe hizmet değince Atsız beyi de burada unutmamak lazım. Ne güzel diyor “Türk kızı” adlı şiirinin sonunda:
“Kıralların taçları
Beni bağlar büğü mü?
Orduları açamaz
Gönlümdeki düğümü.
Saraylarda süremem
Dağlarda sürdüğümü.
Bin cihana değişmem
Şu öksüz Türklüğümü…”
Murat Gedik, 5 Şubat 2013
E-posta: muratgedik@muratgedik.nl
Not: 5 Şubat Gulca Katliamının yıl dönümüdür, şehit soydaşlarımızı rahmetle anıyorum!