Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından kurulan yeni devletlerden biri olan Azerbaycan'da, devlet başkanı Ebulfez Elçibey, bağımsızlığın ilk yıllarında ülkesini ziyaret eden Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı karşılarken ilk kez telaffuz etmişti, "bir millet iki devlet" ifadesini. Gerek Türkiye'de gerekse Azerbaycan'da yankı buldu bu ifade ve hemen benimsedik.
Aradan yıllar geçti, liderler, bürokratlar, siyasiler, bilim adamları ve iki ülkede de halkın dilinden düşmeyen, iki soydaş ülkenin daha da yakınlaşmasına zemin hazırlayan bu sıcak ifadeye zıt uygulamalar ve fikirler ortaya çıkıyor, maalesef.
Kısa bir süre önce yaptığım Azerbaycan ziyareti sırasında karşılaştığım sadece vize olayı dahi, sımsıcak hisler uyandıran "tek millet iki devlet" yakınlığından ne derece uzak olunduğunu gösterdi. Kardeşimiz dediğiniz, "tek millet iki devlet" kavramını literatüre sokan ülkeye gidiyorsanız, vize almayı sakın ola unutmayın. Zira Azerbaycan, milletteşlerinin geldiği kardeş ülke Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize uyguluyor. Uygulama sadece normal pasaport sahiplerine değil. Bu tür pasaport taşıyan Türk vatandaşları vizesiz Azerbaycan'a giriş yapamazken, hizmet, hususi ve diplomatik pasaport sahibi olanlar da üç aydan fazla ikamet planlıyorlar ise karşılarına vize şartı çıkıyor.
Bu bakımdan Azerbaycan'ı bazı ülkelerle karşılaştırdığımızda, yakınımızdaki ülkelerden Belarus (Beyaz Rusya), Romanya ve hatta İspanya, İtalya gibi ülkelerle aynı uygulamayı yaptığını görüyoruz. Ukrayna bile bu konuda daha yumuşak; normal pasaportlar vizeye tabi olmakla birlikte diğer pasaportları taşıyanlara, sınırlama olmaksızın vize muafiyeti var.
Kırgızistan, bir ay süreyle hiçbir Türk vatandaşından vize istemezken, Gürcistan ve Kazakistan Türk vatandaşlarına herhangi bir vize uygulamayan ülkeler arasında yer alıyor. Arjantin, Arnavutluk, İran, Japonya, Malezya, Kosova gibi uzak veya yakın ülkeler de bu kategoride bulunuyor.
Türkiye'nin, Azerbaycan özelinde bu konudaki tavrına baktığımızda, daha farklı bir yaklaşımda olduğunu görmekteyiz. Hiç olmazsa 30 gün süreli olmak kaydıyla tüm pasaport sahiplerine vize muafiyeti tanıyor.
İki ülke arasındaki ticari, ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilerin gelişimine baktığımızda, aslında diplomatik bazda, en azından vize bazındaki ilişkilerin tersine bir seyir ortaya çıktığı görülüyor.
"Tek millet iki devlet"in, her iki ülkede benimsenmiş olmakla birlikte, bunun aşamada kaldığını, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ekonomik, ticari, kültürel, siyasi ilişkilere tam olarak veya istenen oranda yansımadığını gözlemledim. Türkiye'ye vize uygulayan Azerbaycan, Rusya'ya vize uygulamamakta, "Gümrük Birliği" çatısı altında Rus mallarının ülkeye rahatça girmesi için her türlü kolaylığı sağlamakta iken, Türkiye için de benzer durum Gürcistan adına geçerlidir.
Halbuki Azerbaycan ile özellikle ekonomik-ticari ilişkilerin çok daha ileri düzeyde olması için imkan ve şartlar vardır. Türk girişimci ve yatırımcıları, Azerbaycan'da ciddi projelere imza atmış olmakla birlikte, ne yazık ki bu imzalar ülkenin en önemli kaynakları olan petrol ve doğal gaz alanında mevcut değildir.
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ticaret hacmi, 2008 yılı verilerine göre 2 milyar 591 milyon dolardır. Bunun 1 milyar 666 milyon dolarlık kısmını Azerbaycan'dan yaptığımız ihracat, 925 milyon dolarlık kısmını da bu ülkeye yaptığımız ihracat oluşturmaktadır.
Türkiye, Azerbaycan'ın petrol dışı sektörlerine en fazla yatırım yapan ülkedir (%45 pay). Türk şirketlerinin enerji dışı sektörlere yatırımlarının tutarı yaklaşık 2,5 milyar Dolar'dır. Azerbaycan'ın enerji sektöründeki Türk yatırımları 2,5 milyar Dolar'ı bulmuştur. Böylelikle Azerbaycan'daki toplam Türk yatırımları 5 milyar dolara yaklaşmaktadır. Türk müteahhitlerinin Azerbaycan'da üstlendikleri iş miktarı 2007 yılı sonu itibariyle 2,8 milyar Dolar'dır.
Bu verileri dikkate aldığımızda iki ülke arasındaki ilişkilerin büyük boyutlarda olduğu dile getirilebilir, ancak bu yanıltıcı olmaktadır. Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin boyutunun çok daha yüksek boyutlara çıkarılması, "tek millet iki devlet" kavramının içinin doldurulması için iki ülkeye, iki ülkenin liderlerine, siyasilerine, bürokratlarına, iş adamlarına, bilim adamlarına çok iş düşmektedir.
Bu kapsamda öncelikle çok basit gibi görünen vize uygulamalarının yürürlükten kaldırılması, iki ülke vatandaşları arasında yakınlaşmaya daha fazla zemin hazırlanması, bilim, sanat, kültür ve siyaset adamlarının temaslarının sıklaştırılması, iş adamlarına, girişimcilere kolaylıklar sağlanması şarttır.
Bu arada Türkiye'nin de, bölge ülkelerinin huzur ve refahı için Ermenistan'a yönelik bazı sorunları tartışırken, kardeş Azerbaycan'ın en önemli sorunu olan Yukarı Karabağ konusunu bir kenara bırakmayacağının ve Azerbaycan ile Anadolu Türklüğünün kalbine yerleşen "tek millet, iki devlet" söylemine darbe vurmayacağının da unutulmaması gerekmektedir.
A. Işık AKSU