Hollanda’da federasyon sayımız dokuz’dan on’a çıktı.
Vatana, Millete Hollanda’ya, Orta Doğu ve Balkanlar’a hatta bir Türk’ün bedel olduğu Dünya’ya hayırlı, uğurlu, kademli olsun.
Kısa adı: HTGF...
Uzun adı: Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu.
Başkanı: Oğuzhan Kılıç...
Mesleği: Henüz yok, öğrenci...
Şu kısacık hayatta hangimiz öğrenci değiliz ki...
Öğrenceğimiz o kadar çok şey varki...
Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmediğimdir, demiş Soktares...
Bildiğimiz bir şey olduğundan değil, ya da laf Sok’rateslemek de değil amacım...
Ne diyeceksem ıvırmadan, kıvırmadan söylediğimi yazdığımı bilen biliyor...
Akıl yaşta değil baştadır...
Tanıdığım kadarı ile Oğuzhan akıllı öğrenci, ama zeki değil...
Saygıda kusur etmez gördüğünde...
Severim kendisini...
Hoca Nasrettin’in çocuğunu sevdiği gibi/ kadar...
Nasreddin Hoca oğlunu çeşmeye gönderiyormuş. Testiyi eline verdikten sonra ensesine okkalı bir şaplak yapıştırmış,
- “Sakın testiyi kırma” diye seslenmiş.
Bu durumu görenler :
- “Ne yapıyorsun Hoca efendi” demişler, “çocuk testiyi kırmış değil ki... Hiç suçu olmayan çocuğu ne diye dövüyorsun ?”
- “ Testiyi kırdıkatan sonra dayak neye yarar!” demiş Hoca.
Bu yazıda öyle bir şey işte..
HTGF Oğuzhan Kılıç’ın eline verilmiş bir testi şimdilik...
İçi boş...
Bu testiye organizeler, seminerler, sempzoyumlar, kimsenin aklına gelmemiş, herkesin takdir edeceği etkinliklerle dolduracaksın...
Sana Şeyh Edebali gibi öğütler veremem, ama seni uyarırım; senden umudu kesene kadar.
Hayat, çeşitli parkurlarda ve zamanlarda koşulan maraton koşularından ibarettir.
Bu senin İlk maratonun HTGF...
Senden önce onlarca maraton koşmuş, sondan birinci olsalar da koşuyu tamamlamış, yarıda bırakmışlar var...
Bu yazıda her “Sen”, sen değlisin anladın değil mi?
Hocanın şaplak atma meselesindeki sen sensin, ama maraton meslesinde / örneğindeki sen, HTGF...
Geçenlerde kısa adı: HTGF, uzun adı: Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu adına yolladiğınız ve Son Haber’de noktasına virgülüne dokunamdan yayınladığımız basın bildirisinde;
”Büyüklerimiz, kısır pozisyon kavgalarından; topluma ne yön verebiliyorlardı, ne kazanılıp yitirilen haklar geri alınabiliniyordu, ne yenilikçi ve kapsayıcı yaklaşımlar ortaya konuluyordu, ne de genç aydınlar yetişmiyordu; gençlik ihmal edilmişti, kurulan kurumlar çalışmıyordu; düzen eskimiş ve yenilik şartı! Bu ancak gençliğin kendi ülkesel örgütünü kurmasıyla mümkündü.” demişsiniz...
El insaf yani...
Günahı ile sevabı ile yapılan çok şey var. 50 yıllık Hollanda Türk Tarihi’ni iyi bilmiyorsun Oğuzhan!
Hele de basın bildirisinden aldığım paragrfın ilk cümlesi sanki “Netekim Paşa”nın 12 Eylül 1980 sabahı basın bildirisinden uyarlanmış gibi geldi, irkildim!...
Hayat, maratonlardan ibarettir... Hayatın çeşitli parkurlarında bir kaç maraton koş bakalım, ipi göğüsle...
Biz de, helal olsun Helal olsun şu parkurda daha önce kimse kısa adı: HTGF, uzun adı: Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu’nundan başka kimse koşmamıştı diyelim...
Aksi takdirde masa başında yazılan bildiriler, kargalara komiklik yapmaktan başka bir şey olmaz...
Ya da hemşehrim Debreli Hasan’ın Hollanda versiyonu olursunuz ki, bunu en başta ben istemem, çünkü Hollanda`da ne martin atacak yer ne de
inleyecek dağ var...
Tekrar ediyorum: Hayat maraton koşularından ibaretse sen, ben, dernek, vakıf,siyasi partiler, yönetenler, yönetilenler, seçilmişler, atanmışlar herkes, her kurum, kuruluş birer sporcudur.
O halde ne diyor Ulu Önder M. Kemal Atatürk, “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”
Ben de Atam, ben de...
Sadece Akıllı olmak yetmiyor demek ki...
Yavuz Nufel /Salı, 12 Temmuz 2011