Pes, pes, pes...
Ben böyle ikiyüzlülük, böyle riyakarlık, böyle barışseverlik görmedim.
İnsanı aptal, enayi yerine koyuyorlar resmen.
Bunlar barışsever, insan hakları savunucusu; fokur fokur kaynayan Arap coğrafyasındaki insanlar medeniyet nedir görmemiş, insan hakları ve hukukundan nasibini alamamış zavallılar!
Yeter be yahu!
***
Bu sabah isyanlardayım.
La Libre Belgique gazetesinin haber başlığı aynen şöyle : “Libya’da göstericileri bastırmak için Valon silahları mı kullanıldı?”
Ve subhanallah...
Ya kardeşim silahları ihraç eden sen değil misin?
Paraları cukkaya atan kim?
Mazlum ülkelerin diktatörleri petrodolarlarını peşin bastırıp sizin kaliteli silahlarınızı alırken bunları hangi amaçlarla kullanacaklarını zannediyordunuz?
Arabistan çöllerinde kuş veya deve mi avlayacaklardı?
***
Belçika İnsan Hakları Ligası’nın açıklamasına göre Belçika’nın meşhur silah fabrikası, Valon Bölgesinin medarı iftiharı FN Herstal (Herstal Ulusal Fabrikası) Libya lideri Albay Kaddafi’ye 2009 yılında bir milyon adet silah ve mühimmat satmış.
FN Herstal alanında dünya lideri.
Kaliteli silahlar üretiyor ve bunları ABD, İsrail dahil olmak üzere tüm dünyaya peynir ekmek gibi satıyor.
Ve işin garibi Sivil Toplum Örgütleri cenneti Belçika’da silah ihracatı ihracat lisansı verilmesine bağlı.
Yani biz etik, ahlaki değerlere dikkat ederiz, her parası olan satmayız edebiyatı yapılıyor.
Yersen...
Belçika-Libya arasındaki ilk kontrat bedeli 11,5 milyon avroymuş.
Pazarlığı ve müzakeresi devam eden müteakip kontratlar yekûnu ise 111 milyon avro.
Fakat ilk pazarlığın Belçika’da yarattığı polemik Libyalı yetkililerin hoşuna gitmemiş ve Trablus yönetimi dostu Putin’e 100 milyon avroyu aşan bir sipariş vermiş.
Tabii ki bu olay işsiz kalma korkusu yaşayan FN Herstal çalışanlarının hoşuna gitmemiş.
Kolay değil, onlar kendi ekmeklerini savunuyorlar, global dünyanın zor şartlarında!
Muhalifler ise insan haklarına saygısı olmayan ülkelere silah satılmamalı diyorlar.
Ama kimse silah üretilmemeli, üretildiyse bir yerde muhakkak patlar demiyor!
***
Gerçek şu ki Libya’da ölenlere üzüldüm, ama hiç şaşırmadım.
Daha önce Irak’ta, Tunus’ta, Mısır’da, vs... yaşanan acıklı olaylara üzüldüğüm gibi.
Ama üzülmek çare değil kesinlikle.
Arap Dünyası'nda olanlara bakınca çok paradoksal duygular yaşıyorum.
Gidenlere seviniyorum, gelenlere sevinemiyorum; gidenler belli de, gelenler hiç belli değil.
Kafam bulanık, beynime şaşkınlık hakim...
Durum bu iken, Valon Bölgesi Başkan-Bakanı Rudy Demotte Trablus’daki Belçika Büyükelçisinden Valon silahlarının Libya’daki isyanı bastırma sürecinde nasıl ve ne şekilde kullanıldıkları hakkında rapor istemiş.
İhracat lisansında belirlenen kapsam dışında kullanıldığı anlaşılırsa hükümet durumu Avrupa şikayet edecek ve gerekirse Libya kara listeye alınacakmış.
Yani ölme eşşeğim ölme...yaklaşımı sözkonusu.
Bir de utanmadan ihracat lisansı verilmeden öne uyulması gereken Avrupa kriterlerinin dünyanın sert, en sıkı, en acımasız kriterleri olduğunu söyleyerek ciddiyet makyajı yapıyorlar.
***
Gerçeğe yakın bir fikriniz olması açısından, Belçika’da bugün, yani 22 Şubat 2011 tarihinde, 1023 kişilik bir denek ile yapılan internet kamuoyu araştırmasının çarpıcı sonuçlarını sizlere sunmak isterim.
a) Önce istihdam, b) Büyük ayıp, c) FN Herstal satmasa başkası satar, d) Beni ilgilendirmez şıklarına sırasıyla 132 (% 13), 110 (% 11), 743 (% 73) ve 38 (% 4) tıklama yapılmış.
Yani büyük ayıp diyen % 11 haricindeki % 89’luk ezici çoğunluk şu veya bu şekilde mevcut durumu onaylıyor.
Bu arada samimiyetinden zerre kadar şüphe etmediğim birçok sivil toplum kuruluşu çalışanı canla başla dünyada barış ve insan hakları için mücadele veriyor.
Ne mutlu hayallerini yitirmeyen, ütopyaları peşinde koşan, savrulan, kaçırılan, hapsedilen, işkence gören, kaybolan, ölen, faili meçhul kalanlara...
***
Benden size cahilane ve radikal bir öneri.
Gerçekten barıştan ve insan haklarından yanaysanız savaş silahları üretiminden vaz geçin.
Kuşları çocukluğumuzun kuş lastikleri ile avlayalım...
Zira rahmetli dedemden çok sık dinlediğim son derece manidar bir söze göre tüfek icat oldu, mertlik bozuldu.
Ve eşkiya dünyaya hükümdar oldu...
Çok paradoksal duygular içindeyim.
Devrilip giden diktatörlere seviniyorum, onların yerini alanlara sevinemiyorum.
Gidenlerin ne denli kötü oldukları belliydi!
Geleceklerin ne olacakları hiç belli değil...
Ama Batı medyasının timsah gözyaşları bana hiç inandırıcı gelmiyor.
Yakup Yurt (c)
Brüksel, 22.02.2011