Bir zamanlar Batılılar “tarihinizle yüzleşin” veyahut “özür dileyin” gibi sureti haktan görünen kavramları sık kullanırlardı (Gerçekte ise bu kavramlar yeni ezberler yaratmak ve tarihi kirletmek amacıyla devreye sokulmuştu).
Bu beyin yıkama operasyonu olan“her şeyi tartışmak, tarihle yüzleşmek, ezber bozmak” girişimleri son yıllarda çoğu gazete ve televizyonlarda arz-ı endam eden sözüm ona aydınlara (!) ihale edildi.
Bu sözde aydınlar, o doğruluğundan pek emin oldukları tezlerini (!), hiç kimse ile tartışmadan, bir zamanlar Batıda olduğu gibi, tek başlarına halkın karşısına çıkıp, bir nevi monolog kurdular.
Bu mahut zevat takımı o kadar etkili oldu ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hakkını, hukukunu, can güvenliğini, mal güvenliğini korumak ile sorumlu olan başbakanı bile kandırdılar.
Biz dünyaya Ermeni soykırımının büyük bir yalan olduğunu anlatmaya çabalarken, bizzat Türkiye Cumhuriyeti başbakanı birinci ağızdan ‘Dersim Soykırımı’ yapılmıştı’rı dile getirdi (Herhalde dünyanın başka hiçbir ülkesinin başbakanı ortada böyle de bir talep olmamasına rağmen durduk yerde yönettiği devletin bir soykırımcı geçmişi olduğunu ifade etmemiştir diye düşünüyorum).
Yapılan açıklamalara bakarsanız Türkiye Cumhuriyeti`ni kendi vatandaşlarına her türlü eziyeti yapan, önüne geleni kesen, hukuku, insafı, vicdanı olmayan bir kabile devleti zannedersiniz. Böyle bir yaklaşım tarihe de, bu ülkenin ve milletin geçmişine de, gerçeklere de, insafa da, imana da sığmaz. Bu sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti ile meselesi olanların işini kolaylaştırır.
Nasıl mı? Açıklayayım...
Geçen hafta Belçika’nın yüksek tirajlı yayınlarından olan De Standaard / Le Soir gibi gazeteler başbakan Erdoğan tarafından “yapılan özür ortasına” güzelce çakarak, aşağıdaki başlıkları kullanmışlar ve Türklere bir hazmettirim politikası daha uygulamışlardır.
Söz konusu başlıklar ve linkler:
Erdogan biedt Koerden excuses aan
http://www.standaard.be/artikel/detail.aspx?artikelid=UB3IO4BA&word=erdogan
Erdogan s’excuse pour le massacre des Kurdes dans les années 30
Eeeeeeeh, atalarımız “su uyur düşman uyumaz”ı boşuna dememişler. Ne kadar Türk düşmanı, ne kadar bölücü varsa hepsi harekete geçmişler ve Türk tarihini karalama, hesap sorma ve diz çöktürme yarışına girmişlerdir. Bizim sözümüz, sitemimiz, haykırışımız oturduğu makamın kendisine yüklediği sorumluluğun gereğini yapmayanlara... Beyler, karnınızdan konuşmayın. Kelime oyunu yapmayın. Asıl söylemek istediklerinin etrafında dolaşmayın. Ve milleti ahmak kendinizi akıllı sanmayın! Bu yolun sonunun nereye çıkacağını biz çok iyi biliyoruz. Bu millet Başbakan Erdoğan’ın dediği, CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu`nun dediği, her ikisinin de sen yüzleş, sen hesaplaş, sen özür dile dediği ve katliam olarak
adlandırdıkları dönem Mustafa Kemal Atatürk`ün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin başında olduğu dönemdir. Aklınızı başınıza toplayın ve ateşle oynamayın! Bizim tarihimizde utanacağımız, hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Bu öncesi için de böyledir, Cumhuriyet dönemi için de böyledir. İsyan eden, dağa çıkan, insan katleden, yol kesen, karakol yakan, köprü yıkan, hukuk tanımayan, eşkıyalık yapanlara karşı dünya ne yapmışsa o dönem Türkiye’yi yönetenler de aynısını yapmışlardır. Ben bunları yapanları asla affedemem ve ihanetten özür dileyemem. Devletime de böyle bir yetkiyi asla vermiş değilim.