Günlük Vatan gazetesi köşe yazarı Mine G. Kırıkkanat'ı uzun zamandan beri izler, okur ve severim. O nedenle yazarın Facebook'taki hayranlarından biriyim. Birkaç gün önce kendisinden Dostlarım diye hitap ettiği hayranlarına alttaki yazıyı gönderdi. 26 Ağustos günü saat 00 :34'te geldi. Aynı uzunlukta düşüncelerimi ve tepkimi içeren bir yanıt kaleme aldım. Ve saat 01 :09'da gönderdim. İşte o soru ve verdiğim yanıt.
« Dostlarım,
Hanefi Avcı'nın malum kitabını, hızlı okumayla yeni bitirdim.
Yapı olarak kuşkucu biriyim, kimseye kolay kolay inanmam.
Hele zamanla "filizoflaşan" istihbaratçılara hiç mi hiç inanmam.
Bilgelik, polislikle bağdaşmaz, hele gizli saklı aktivitelerle hiç bağdaşmaz benim indimde. Hanefi Avcı'yı da aynı kuşkuculukla okudum.
Pek çok gerçeği gizlediği, ama zaten çıkarsama yoluyla vardığımız pek çok kanıyı da bildikleriyle doğruladığı kesin.
İşte bu bildiklerimizin kesinleşmesi dahi beni korkuttu.
Bu güzelim topraklarda, ne kadar korkunç insanlarla aynı havayı soluyor olmamızı, ne kadar büyük bir çirkefin içinde debelendiğimizi açıkça görmek, içimi kararttı.
Bu kadar kumpasın, bu kadar tezgahın üstesinden gelinemeyebileceği düşüncesine kapıldım. Bir gün aydınlığa ulaşabilecek mi bu ülke?
Boşuna mı mücadele ediyoruz?
Umutlarımın sarsıldığı bir gece yaşıyorum...
Siz ne dersiniz?
MGK »
Mine Hanım,
Sizin de, benim gibi, uzun süre Batı Avrupa'da yaşadığınızı biliyorum.
Siz Fransa'da, ben Belçika'da.
Yaklaşımlarımız, gözlemlerimiz, saptamalarımız ve sentezlerimiz genelde çok benziyor. Tartışmanın yeri Facebook sayfaları değil elbette.
Avrupalılar sömürgeci geçmişe sahip, sanayi devrimini yasamış, iç savaşlarını tamamlamış refah toplumları.
Türkiye ise sömürgeciliği başaramamış, ömrünün sonunda Hasta Adam muamelesine reva görülmüş bir imparatorluğun mirasçısı.
Ne yazik ki ömrü yetmedi iyi niyetli ütopyaci Mustafa Kemal'in ve 57 yasinda vefat etti.
Ne olurdu sanki Celal Bayar gibi (köylüm olur) 103 yaşında ölseydi...
Sözüm o ki Batı Avrupa ile Türkiye'yi kıyaslamak, elma ile armutu kıyaslamaya benziyor. Turkiye'de çoğunluk hak etmeden sahip olmak istiyor.
Çoğunluk güçlüye yamanıyor, biat ediyor.
Türkiye üretmeden tüketmeye çabalayan borçlu ve bağımlı taklitçi bir tüketim toplumu. Aydınlarımız da aynı aymazlık içinde.
Gemisini kurtaran kaptan.
Zemin çok kaygan; insancıklar nerede duracaklarını bilmiyorlar.
Ama suç insanlarda değil, onları bu hale getirenlerde.
Sorun iş, aş ve eş sorunu.
Mide dolacak, gönül dolacak, beyin dolacak.
Bilim ile sanat ile spor ile.
Çağdaşlık bu.
Evrensellik bu.
Halbuki bizim insanımız midesini doldurma derdinde...
İstismara açık.
Bilmem anlatabildim mi?
Ama güneş mutlaka doğacak ve karanlık son bulacak.
Belki biraz geç...
Hepsi bu!
Saygılarımla.
Yakup Yurt (c)
Umurbey-Gemlik, 29.08.2010