Röportaj: Sevim Ünal
Bugün günlerden cumartesi. Bir gün önceki soğuk hava ve buzla kaplı yollar yer yer erimiş. Gerçi kar tam anlamıyla kalkmamış, bazı yerlerde hala öbek öbek duruyor. Ona rağmen güzel bir hava var. Arabama atlayıp, dr. Sema hanımın adresine doğru yola çıkıyorum. Antwerpen’de neredeyse tüm ara sokaklar Belediyeler tarafından delik deşik edilmiş durumda. Gitmem gereken adrese yaklaşıyorum fakat yol çalışmasından dolayı her yer kapalı. Mecburen geri dönüp başka bir yola sapıyorum. Biraz endişeleniyorum. ‘Ya gecikirsem’ gerçi randevu saatine vakit var. Endişem yersiz çıkıyor, çok geçmeden varmam gereken yere varıyorum.
Büyük, alımlı bir yapının önüne park ettikten sonra iniyorum. Merdivenleri hızla çıkıp zili çalıyorum. Kimse yok. Geri araca dönüp fotoğraf makinamı alıp binanın bir kaç fotoğrafını çekiyorum. Tam o sırada dr. Sema hanım beliriyor. Aracını park edip iniyor. Elinde karın beyazıyla bütünleşen bir orkide var. Yüzünde kocaman bir gülücük, öyle ki, gözlerinin içi gülüyor. Sıcacık bir ‘merhaba’ ile karşılıyor beni. Bin yıllık bir dost gibi sarılıp, öpüşüyoruz. Kliniğin merdivenlerini çıkarken ‘ne güzel bir insan’ diye geçiriyorum aklımdan. İçeriye geçiyoruz. Elindekileri hızla bürosuna bırakıp mutfağa yöneliyor. O sırada kliniğin içerden fotoğraflarını çekiyorum. Çok geçmeden iki kahve ve keklerle dönüyor. Masasına geçip yeniden gülümsüyor.
Biraz sohbet ettikten sonra, anlattıklarını hem zihnimde, hem de cep telefonumda kayda almaya başlıyorum.
Bulunduğum yer Anemoon Groepspraktijk. Burada çocuk ve yetişkinlere yönelik her tür ruhsal ve fiziksel tedavi yapılıyor. Yani, Anemoon çok kapsamlı bir oluşum. Ruhsal tedaviler dışında diet, fizik tedavi, logopedist vs... gibi hizmetler de mevcut. Gerçi bu detaylar için Anemoon sitesine girerek daha fazla bilgi bulabilmeniz için site adresini aşağıda veriyorum.
Ve reportajımız başlıyor.
Bize kendinizi tanıtır mısınız, kaç yıl oldu Belçika’ya geleli, nerede ikamet ediyorsunuz, çocuklarınız var mı?
Dr. Sema Koç Erdön: Edegem-Antwerpen’de yaşıyorum. 13 ve 4 yaşında iki kızım var. Belçika’ya geleli tam 15 yıl oldu. (Dr. Sema hanımın Belçika’ya gelişinin 15. Yıl dönünüme rastlamış bu ropörtaj. O yüzden güzel bir tesadüf olduğunu düşünüyor ve birbirimize gülümsüyoruz.) Sonra anlatmaya devam ediyor. Buraya eşimin işi dolayısı ile geldim. Kendisi bilgisayar mühendisi.
Türkiye’de kaç yıl eğitim gördünüz?
Dr. Sema Koç Erdön: Tıp Fakültesi 6 yıl, fakat buraya geldiğinde ne yazık ki diplomam kabul edilmedi. Burada sürekli sistem değişiyor. Şimdi de farklı sanıyorum ama benim dönemimde, diplomam eğitim bakanlığına gönderilmişti, yanıt olarak ‘Türkiye’de görmüş olduğunuz eğitimin burada sadece üç yılı geçerli. Yani siz yüksek okul mezunu sayılıyorsunuz’ dendi. Belçika’da Tıp eğitimi o zaman 7 yıldı, şimdi 6 yıl. O nedenle zaten bir yıl kaybım vardı. Fakat bunlar biraz da mazeretti. Yani önüne gelen herkes buraya gelmesin diye koydukları engellerdi.’ O dönemleri anlatırken yaşadığı güçlükler geliyor aklına. Sesini hafif bir hüzün kaplıyor. Belçika’ya gelişinin 15. Yılına dair kısa bir yazıyı Facebook’tan paylaştığını anlatıyor. Buruk bir gülümseme ile devam ediyor. ‘İşte, Eğitim Bakanlığı diplomamı yüksek okul seviyesinde kabul etmişti. VDAB ise bana hemşire olmamı tavsiye etmişti, ama onlara göre hemşire olabilmek için bile 1 yıl daha okumam gerekiyordu.
Nasıl olabiliyor, bir yıllık bir kayıpdan dolayı mı sizi yüksek okul mezunu olarak kabul ettiler?
Dr. Sema Koç Erdön: Maalesef. Ancak bu kurumların benim diploma denkliğim ile ilgili karar verme yetkisi olmadığını, aslında VLIR diye bir kuruma başvurmam gerektiğini aylar sonra benim gibi Türkiye’den Belçika’ya gelmiş iki doktor arkadaşım sayesinde öğrendim. Ikisi de mesleğinde cok başarılı, kendileri ile gurur duyduğum meslekdaşlarımdır. Dr. Özkan Özsarlak Antwerpen’de radyolog, Dr. Ebru Hacıoğulu ise Aalst’da kardiolog. Onlar sayesinde VLIR’a başvurdum ve ne yazıkki diploma denkliğim için yeniden sınava girmem gerektiğini öğrendim. Sınav merkezi bir sınavdı, fakat kullandıkları sorular Leuven Üniversitesinin tıp fakültesini bitirme sınavıydı. O sınava girdim, yetmiş aldım. Elli ile okuldan mezun oluyorsunuz, ama ben aldığım o yetmişle yine de mezun olamadım. Bana şimdi de ‘sözlüye girmen gerekiyor’ dediler. Sistemi öyle bir kurmuşlar ki, itiraz etme hakkını elinden alıyorlar. Sınavı geçmiş olmam yetmemişti, beni Vlaman bölgesindeki 4 büyük üniversiteden gelen 10 kişilik bir profesör kadrosundan oluşan bir sözlü sınava da tabi tuttular. Onu da başarı ile geçtim. Daha sonra bana ‘altıncı sınıftan başlayabilirsin ancak önce dil yeterlilik sınavına girmeniz gerekiyor’ dediler. Komik olan o girdiğim yazılı ve sözlü sınavlar zaten Flamancaydı. Eğer dile hakim olmasam, onları nasıl geçebilirdim ki?
Dr. Sema hanımın anlattıklarını hayretle dinliyorum. Önce zorlu bir sınav, sonra dil yeterlilik sınavı isteniyor. Tersi olması gerekmiyor mu diye soruyorum. Kendisi de bu durum karşısında şaşkın kalmış fakat dayatılan her tür güçlülüğün üstesinden büyük bir dirençle gelmiş.
Dr. Sema Koç Erdön: Daha sonra ‘İstediğin Üniversiteye başlayabilirsin’ dediler. İlk önce Leuven düşündüm, fakat Antwerpen’de ikamet ediyorduk ve o anda dokuz aylık hamileydim. Burada ırkçılık olur mu diye aklımdan geçirdiysem de özellikle doğacak bebeğimi düşünerek, yollarda vakit kaybetmemek için Antwerpen Üniversitesine yazıldım. Sonuçta iyi bir karar vermiştim. Çocuk Psikyatrisi bölümünde çok değerli bir hocayla karşılaştım, sağolsun beni çok destekledi.
Yani İstanbul Tıp’tan sonra ki, altı yıl yapmışsınız. İki yıl daha burada eğitim görmek zorunda kaldınız.
Dr. Sema Koç Erdön: Evet, fakat staj şeklinde yaptım ve tabiki tekrar okul bitirme sınavına girmek zorunda kaldım. Ilk girdiğim o sınavı yani Leuven Üniversitesi’nin okul bitirme sınavını zaten geçmiştim, bu sefer de Antwerpen Üniversitesi tıp fakültesini bitirme sınavına girdim. Sema hocam, siz buradan mezun olan birisinden daha fazla eğitim görmüş oldunuz ve çok daha fazla emek sarf ettiniz.’ Sema hanım gülümsüyor. Maalesef öyle oldu, fakat bu yaşadığım zorluklar beni daha da hırslandırdı. Onca emeğimin boşa gitmesini istemedim. Bana o dönemlerde özellikle değerli eşim ve doğacak bebeğim güç verdi. Kızım büyüdüğünde arkadaşlarına ‘annem aslında doktor ama şu an çalışmıyor, çalışamıyor’ demesine gönlüm razı olmadı.
Gerçi bu soruyla sizi biraz eskilere götürmüş olacağım ama neden bu mesleği seçtiniz?
Dr. Sema Koç Erdön: Ben Almanya’da doğdum, 11 yıl Almanya’da yaşadım. Sınıfımda Türk arkadaşlarım vardı, ancak çoğu Bijzonder onderwijs’e gönderildi. Bu durum beni derinden ekiledi. Bir gün ‘büyüyünce o çocuklara yardımcı olacağım’ diye söz verdim kendi kendime.
Bir süre sonra ailem Türkiye’ye geri dönüş kararı aldı. Babam bizi okutmayı istiyor, özellikle benim doktor olacağımı hayal ediyordu. Hatta beni beyaz kıyafetler içerisinde gezdiriyor, tanıdığı herkese ‘Benim kızım büyüyünce doktor olacak’ diyordu.
Bunları anlatırken, yüzüne sevgi dolu, tatlı bir gülümseme yerleşiyor.
Babam maden işçisi, annem ise ev hanımıydı. Çocukluğundan itibaren madenlerde çalışmış, malesef okumak için imkanı olmamış. Oysa bizlerin okuması gerektiğini düşünür, ‘özellikle de kız çocukları okumalı’ derdi. Bu arada canım babacığım hala hayatta. Gülümsüyor.
‘Böyle değerli bir babanın ömrü uzun olsun’ diye geçiriyorum zihnimden. Sonra Dr. Sema hanıma yeniden sorular soruyorum.
Peki, Türkiye’ye ne zaman döndünüz?
Dr. Sema Koç Erdön: 1984 yılında geri döndük. O zamanlar derslerim de iyiydi. Türkiye’ye döndüğümüz zaman da psikoloji ile ilgiliydim. Sürekli psikoloji kitapları okurdum. Sonra da İstanbul-Tıp Fakültesini kazandım, 1997’de mezun oldum.
Buraya geldiğimde, daha önce de belirttiğim gibi iki yıl staj yapmam gerekiyordu. Çocuk psikiatrisinde de iki hafta staj yapmalıydım. Çocuk psikyatri bölümüne adımımı atar atmaz, o çocukluk hayalim yeniden canlandı zihnimde. Kalbim hızla çarpmaya başladı, içimi sıcacık bir his kapladı. ‘Evet, burası benim hayallerimi gerçeklestirmeme yardımcı olacak yer’ diye düşündüm kendi kendime.
Staj çok kısaydı, iyi değerlendirip, hızlı hareket etmem gerekiyordu. Bölüm hocasına gittim tüm cesaretimi toplayarak ‘hocam, ben çocuk psikiatristi olmak istiyorum, ancak görüyorsunuz dil sorunum var, sizce şansım var mı ?’ diye sordum. ‘Tabiki var’ dedi profesör. ‘Herkes gibi senin de şansın var’ dedi. O günü asla unutamam, dünyalar benim olmuştu.
‘Hoca söylediklerini bir süre sonra unutur, çok umutlanma’ diyenler oldu. Fakat ben yüreğimin sesini ve hocama güvenmeyi tercih ettim. Çünkü hocam, bana babamı hatırlatıyordu. Oldukça hırslı, başarılı ve bulunduğu bölümü çok geliştirmiş değerli birisiydi. Babam da eğitim konusunda çok kararlıydı. ‘Kızım okuyacak, doktor olacak’ derdi başka birşey demezdi. Bana çok güvenirdi. Ben de hem canım babacığımı hem de değerli hocamı hayal kırıklığına uğratmadım, çocuk psikyatrisi uzmanlığımı Allah’ımın izni ve tabiki sevgili eşim ve güzel kızımın desteği ile başarı ile tamamladım.
Bundan sonra bir süre ırkçılık üzerine konuşuyoruz. Dr. Sema hanım; Irkçılığın her yerde olabileceğini söylüyor. ‘Kendi ülkemizde veya Belçika’da hem eğitimde, hem de güncel hayatlarımızda ne yazık ki, karşılaşabileceğimiz bir şey’ diyor. Uzmanlık yaparken çok engel olmaya çalışan insanların olduğunu ekliyor. ‘Hatta dördüncü yılımda beni attırmaya çalışanlar oldu. Ama ben yine de pes etmedim, mezun olmayı başardım’ diye gururla ekliyor.
Gelelim meslek hayatınıza, bu kiliniği ne zaman kurdunuz ve kaç kiliniğiniz var?
Dr. Sema Koç Erdön: Anemoon Groepspraktijk kurulalı ikibuçuk yıl oldu. Daha önce Edegem’de yerim vardı. Gerçi orası hala var fakat daha çok burada çalışıyorum. Brasschaat’ta yakında açılışını yapacağımız bir yerimiz daha var. (Brasschaat’ta açılacak yerle ilgili de gerçekleşmiş bir başka hayal olduğunu anlatıyor. Ropörtaj uzayacağı için o kısmı ekleyemiyorum.)
Kaç meslektaşınız çalışıyor Anemoon’da?
Şu an burada 21 kişi çalışıyor. Bu kurumun ana amacı, hasta geldiği zaman tüm ihtiyaçlarına cevap verebilmek. O yüzden büyük bir ekip olarak çalışıyoruz.
Klinik her gün açık mı?
Dr. Sema Koç Erdön: Cumartesileri yarım gün açık, Pazarları kapalı, diğer günler açık. Fakat ben sadece hafta içi sabah 9:00 akşam 16:30 saatleri arasında çalışıyorum.
Uyguladığınız tedavileri Sosyal Sigortalar karşılıyor mu?
Dr. Sema Koç Erdön: Evet, ben doktor olduğum icin, uyguladığım tedavileri sigorta karşılıyor. Fakat psikologların uyguladığı tedavilerin bir kısmını, logopedistlerin ve kinesistlerin büyük bir kısmını karşılıyor. Bu arada Türk iki logopedistimiz var. Türk çocuklara çok yardımcı oluyorlar.
İsimlerini alabilir miyim?
Dr. Sema Koç Erdön: Tabiki, Maşite Koşar ve Sara Koşar.
Daha çok çocuklara yönelik tedavilere ağırlık verdiğinizi belirtmiştiniz, en çok ne gibi şikayetlerle karşılaşıyorsunuz?
Dr. Sema Koç Erdön: Bana aileler daha çok tanı ve tedavi amacı ile geliyor. En çok karşılaştığım sorunlar, otizm, ADHD, depresyon, korku bozukluğu, travma, okulda yaşanan sorunlar,...
Anladığım kadarıyla klinik sadece çocuklara yönelik değil, yetişkinlere de tedaviler uyguluyorsunuz.
Dr. Sema Koç Erdön: Ağırlık olarak çocuk ve gençlere yönelik tedaviler uyguluyorum. Ama tabi klinikte ekibim tarafından yetişkinlere de bakılıyor.
Aileler çocuklarına nasıl destek olmalılar, diyelim ki, çocuk içine kapalı, iletişime girmiyor veya başka bir sorunu var. Bu durumda aile ne yapmalı, tavsiyeniz nedir?
Dr. Sema Koç Erdön: Öncelikle çocuk yetiştirmek büyük bir sorumluluktur. Ona değer vermek, kendisinin değerli olduğunu hissettirmek gerekir. Ne yazık ki Belçika’da aileler çocuklarının yanında çok fazla ırkçılıktan, maddi, manevi pek çok sorunlardan bahsediliyor. Ailelerden ricam, çocukların yanında bu tarz hassas konularda konuşmamaları. Yoksa farkında olmadan kinci, öfkeli, kurban rölüne bürünmüş evlatar yetiştirmiş olurlar. Bende Almanya’da çalışmış maden işçisi bir babanın, ev hanımı bir annenin evladıyım. Zengin bir ortamdan gelmiyorum. Fakat ailem bana kendimi hiçbir zaman fakir hissettirmedi, yanımda asla ırkçılıktan bahsetmedi. Ki o zamanlar Almanya’da ciddi bir ırkçık sorunu vardı. Aynı şekilde ben de Belçika’da hem kişisel olarak hem de çocugumun okulunda ırkçılık sorunları ile karşılaştım, ancak bu sorunları kızıma belli etmeden çözdük eşimle birlikte.
Peki, çocuğumuzun ne zaman bir psikoloğa ihtiyacı olduğunu nasıl anlarız?
Dr. Sema Koç Erdön: Her çocukta sorun olmak zorunda değil, çocuğun içe kapalı olması ruhsal durumunun bozuk olduğunu göstermez. Zaten sorunlu çocuk bir şekilde belli oluyor, aileler bunu hissediyor. Burada önemli olan çocukların sosyal olarak aktif olması, spor yapması, müzik okulu, resim okulu yada dans gibi aktiviteler yapması. İlkokuldan itibaren aktif olan çocuklar ruhsal olarak da, fiziksel olarak da daha sağlıklı yetişiyor. Aksi takdirde çocuklar internet ve benzeri şeylere takılıp kalabiliyorlar, buluğ çağında depresyona girebiliyorlar.
Diyelim ki, aile çocuğunun otis olduğunu veya benzeri bir hastalığı olduğunu fark etti size nasıl ulaşabilirler?
Dr. Sema Koç Erdön: Bana telefonla yada sitemizden ulaşabilirler.
Ve ekliyor; randevu alan hastaların, randevuya gelmeme durumunda mutlaka arayıp haber vermelerini rica ediyor. Çünkü yardımcı olması gereken çok hastasının olduğunu ve o anlamda zamanın çok değerli olduğunu söylüyor.
‘O halde bilgilerinizi ropörtaja ekliyorum ve bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Yeniden görüşmek dileğiyle’ diyerek Dr. Sema hanıma ait klinikten ayrılıyorum.
Dr. Sema Koç Erdön’e ulaşabilmek için aşağıdaki telefon numarası ve site adresinden ulaşabilirsiniz!
www. groepspraktijkanemoon.be (Klinik site adresinden ulaşabilirsiniz)
www.kocerdon.be (Dr. Dr. Sema Koç Erdön kendi özel sitesinden ulaşabilirsiniz)
Telefon numarası (tele-sekreterlik): 0485 730 90
www.facebook.com/Dr.SemaKocErdonCocukVeErgenPsikiatristi (facebook sayfası randevu almak icin değil, Dr. Sema hanımın yayınladığı aktiviteleri takip etmek içindir. Lüten bu facebook yada whatapp’dan randevu talebinde bulunmayınız.)