Haberin yayım tarihi
2019-10-24
Haberin bulunduğu kategoriler

İNADINA SANAT

Yazan Sevim Ünal

Az gelişmiş veya savaş halindeki ülkelerden Avrupa’ya göç etmiş veya etmek zorunda kalmış sanatçıların işi gittikleri yerlerde hiç kolay değildir. Sanatın ve ülkelerin son derece gelişmiş olduğu kıtalarda yer bulmak bu sanatçılar için neredeyse imkansızdır. Üstüne-üstlük ardında bıraktıkları ülke gerçekte ardında kalmadığı da çok geçmeden anlaşılan bir durumdur.

Gittiği ülke; ayrıldığı ülkesi, kökeni, ülkesinin sanata yaklaşımı, sanatçıyı sanatçı yapan, beslendiği kültürü, ülke renklerini, ışığını ret eder. Can alıcı öğelerle sanat yapanı örselerler. ‘Sen kimsin,  sanat yapmak sana ve senin gibi ülkelere sahip kişilere mi kaldı?’ düşüncesiyle bakarlar gelene ve o yüz ifadesiyle, dolaylı imalarla kalın duvarlar örerler. ‘Buralarda yerin yok senin!’

Oysa, asırlardır kendi çöplüğünde kazınarak gezen, bu çöplüğü tükettiği için kıvranan, kendi kalıpları dışına çıkmak, sanata farklı bir bakış açısı sunmak gibi önemli detayları yeni gelenle, onun renkleriyle, bakış açısıyla, sanatına yansıttığı düşünce ve bilgi birikimiyle  kolayca zenginleştirebilecekken, kendi alışageldik kalıpları içerisinde çırpınmaya devam etmeyi tercih eder. Sanat dünyasından gelen kaymağa yeni geleni dahil etmek istemezken ve ne de ülkesine sanat üzerine söz söyleme hakkı tanımak ister. Hoş, yeni gelenin ülkesinin de öyle bir derdi yoktur. Öbür yandan ‘büyük balığın küçük balığı yutması’ misali, sanat dünyası sizi ve ülkenizi es geçerken, sizden daha büyük, güçlü ülke pazarlarını kullanmak için de her türlü tezgahı kurar. Çin. Çin’in milyonlara hitap eden pazarı. Uluslararası gücünün yarattığı pırıltılar Avrupa sanat piyasasının gözlerini kamaştırır. Ülke ekonomisi devleştikçe; 3000 bin yıldan daha da eski olan sanatı birden değer kazanmaya başlar.

 Ne yapalım?

Çinli değiliz. Minik bir sanat pazarımız var ve bu pazar da zaten Avrupa  ve Avrupalı sanatçılar tarafından tarı-mar ediliyor.

Durum böyle iken, Avrupa’ya nedeni her ne olursa olsun göç etmiş olan sanatçı, ilk önce ekonomik olarak tutunmanın bir yolunu arar. Bu işi de sanatça çözemeyeceğinin farkına varır. Kendisi olmaktan bir süre vaz geçişin sanata adanmış bir bedel olduğunu düşünerek dişini sıkmak ister. Kendisine bir süre tanır.  Kararlaştırdığı süre içerisinde duruma uyum sağlamaya çalışır. Çünkü sanat dünyasında yer bulamayacağı düşüncesi, bir sanatçının kalbine sapladığı intihar hançeridir. Bundan dolayı bu düşünceye saplanmamak üzere, uçuruma köklerini saplamış bir bitki misali, gelecekte her şeyin daha güzel olacağı düşüncesine sıkı-sıkı tutunur. O değil midir ki, Malevich’in özgürlüğe açılan kara dörtgeninden, her tür tehlikeyi göze alarak geçen.

Son Haberler

Hits: [srs_total_pageViews] Visitors: [srs_total_visitors]
Copyright © GUNDEM.be
Site içeriği ve dizaynın tüm hakları GÜNDEM.be websitesine aittir.
Kopyalamak ve izinsiz kullanmak kesinlikle yasaktır.