Sevim Ünal
25.08.2013
Bu yazımda Adalardan bahsetmek istedim. Çünkü Adalar katlediliyor. Göz göre göre katlediliyor.
Ben de bir Adalı olarak, Ada’ya bir gün geri dönme hayalleri kurarak yaşıyorum. Fakat bakın Ada’da kaldığım iki gün içinde gördüm ve yaşadım.
Şartlar olgunlaştı ve ben adaya geri dönmeye hazırdım. İlk işim Ada’ya gidip uygun bir mekan satın alarak Sanat ve Kütlür Merkezi açmak olacaktı.
Bostancı’da başladı her şey. İlkin görüntü kirliliği oluşturan motorları gördüm. Vapur saatleri çok seyrek konmuştu. Sanırım vapur’a artık sadece keyfi binebiliyordunuz. Yani eğer çok vaktiniz varsa ve adalara keyfe gidiyorsanız vapur’a binersiniz. Motorlardan birisine binmek zorunda kaldım. Biletler beş liraydı. Tıklım tıklım olan motor ile Büyükadaya vardığımda ‘iğne atsan yere düşmez’ misaliydi. Her on beş dakikada bir motor kalkıyor ve bir motor insan yığıyordu adaya.
Adaları, İstanbuldan kaçmak isteyen her kişi için kaçacak en ucuz ve en pratik yer haline getirmişlerdi. Ada’yı özlemiştim. Ada’nın çevresini turlamak üzere bir faytona binmek için turnikede sıraya girdim. Uzun bir kuyruktan sonra ‘büyük tur’a çıkacağım’ diyerek binmiştim faytona. Fayton adanın arka kısmına doğru ilerlerken gözüme ilk çarpan şey çam ağaçlarının altına atılmış onlarca pet şişeleri oldu. Başımı nereye çevirsem piknik yapanlarla karşılaşıyordum. Yığın yığın çöpler, boş olan çöp kutularına değil ama diplerine atılmıştı. Tüm bunları üzülerek seyrederken fayton adanın arka kısmında durdu. ‘Burda duracaz biraz’ dedi. Eliyle adanın arkasına sonradan yerleştirildiği belli olan bir mekanı işaret ederek ‘siz bir çay için’.
Daha sonra bu mekanın fayton sahibine ait olduğunu öğrendim. Yolcuları bu mekana bırakıp kazanç elde etmeye çalışıyorlardı. Geçip oturduğumda başımda beliren garson ‘buyrun ne alırsınız?’ diye sormuş ardından bir çok şey sıralamıştı. ‘Hayır, ben sadece çay alacağım’ dedim. Garson beni duymamazlıktan gelerek menüdeki her şeyi yeniden saymış ve nelerin çok lezzetli olduğuna geçmişti. Sonra lütfedip çayımı getirebilmişti fakat tüm menüyü yeniden saydı döktü. Garsonu dinlemeyi bırakıp manzaraya daldım. Böylece başımdan gitmesini sağlamıştım.
Faytonla yola çıktıktan on dakika sonra Luna Park’taydık. Fayton tüm yolu hızlı alarak beni toplam yarım saat’te Luna Park’a getirmişti. Büyük Tur 75 dk sürmesi gerekiyordu. ‘Tamam abla, büyük tur burda sona erdi’ dedi fayton sürücüsü. İşte bunu dediği an şok oldum. Tur ada iskelesinde (Turnike denen yerde) başlayıp yine aynı yerde biterdi. İtiraz ettiğimde ve adalı olduğumu da belirttikten sonra beni aldığı yere geri götürmesi gerektiğini söyledim. Tartışmamızı duyan diğer fayton sürücüleri toplanmış ve meseleyi öğrendikten sonra saldırgan bir şekilde üzerime gelmişlerdi. Büyüktur ücreti olan 80TL vermek zorunda kaldım. Nİhayetinde başka bir fayton ile 30 tl daha vererek Ada iskelesine geri dönmüştüm.
İlk işim Zabıtaya şikayet etmek oldu. Arabanın kime ait olduğuyla epey bir ilgilendikten sonra ada’nın hallerinin politik nedenlerden dolayı böyle olduğundan dem vurmaya başladı Zabıt’a amiri. Uzun uzun konuşup tartışıldıktan sonra. Zabıt’anın hiç bir şeye yetkisi olmadığını tüm yetkilerin Büyük Şehir Belediye’sine ait olduğunu, bütçesizlikten, kendilerinin dahi iki aydır maaş olamadıklarından yakındı durdu Zabıta amiri. Eğer Ada ile ilgili bir sorun yaşıyorsam, o sorunları oraya bildirmem gerektiğini söyledi. Bu konuşmada karlı çıkan yine öğrendiğime göre Ada’yı parsellemiş olan mafya misali fayton sahibiydi. Tabi fayton sürücüsü de beni yarı yolda bırakıp ikinci müşteriden cebine atacağı parayı düşündüğü için suçluydu.
Gelelim Sanat Ve Kültür Merkezi hayalime. O ana kadar telefon edip Ada’da ev aradığımı söylediğim emlakçılar bana geri dönüyorlardı. Ev alma ve Ada’da Sanat ve Kültür Merkezi yapma fikrim uçup gitmişti. Onlar nedenini anlattım. Benim şikayetçi olduğum konularda onlar daha fazla şikayetçilerdi. Görüştüğüm eski adalılar ise derin bir keder içindeydiler. ‘Ada’nın sonu gelmişti’ Bilinçli bir şekilde Adalar kırsallaştırılıyordu. Bunu da şöyle yapıyorlardı.
-Adaya gidebilecek sudan ucuz vasıtalar konmuş.
-Ada esnafının yüzde doksanı kırsal kesimden kişiler oluşturulması
-600 eğitimsiz fayton sürücüsü ve bu sürücülerin her anlamda eğitimsiz olması
-At meydanına sığamayan 300 fayton. Faytonlardan gelen pis kokular
-Ada’ya kolayca gelebilen her türden insan ve onların bıraktıkları çöpler, kirlilik
-Salaş bir görüntü, aşırı pahalı mekanlar.
-Aşırı pahalı mekanlar, ekonomik düzeyi epey düşük olan o kesmi piknik yapmaya ve daha çok kirletmeye itiyor.
-Çöpçülerin olmayışı
-Belediyenin bütçesizlikten bir şey yapamadığının söylenmesi.
-Ve daha bir çok şey adayı ürkütücü ve yaşanmaz bir hal almaya itmiştir.
Peki ne olacak şimdi benim hayalim?