UZM. DR. ÜMİT İPEKSOY
Tüm dünya, corona virüsün hayvandan insana ve insandan insana bulaşabilen yeni bir formu ile karşılaştıktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Ne ülkeler arasında hızlı trenle geçiş yapmak ne de kıtalararası uçuşlar kaldı. Sınırsız Avrupa hayalini ilk görüp kaçan İngiltere’ydi belki ama şimdi herkes kendi kabuğuna çekildi. Öyle böyle değil kimse kendinden olmayana su bile vermiyor.
Virüs, dünyanın en kibirli toplumlarını da, en acımasız kapitalistlerini de, en zalim sömürgecilerini de sıraya dizdi. Fark gözetmeksizin hırpalıyor.
Lakin bu pandemi kararı Dünya Sağlık Örgütü tarafından alındıktan sonra Türkiye de başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sağlık Bakanlığı ve oluşturulan bilim kurulu tarafından yapılan projeksiyon ve adım adım uygulanan tedbirlerle iş çığırından çıkmadan mücadeleye devam ediyoruz.
Devlet yönetmek ciddi iştir. İşini ne kadar ciddiye aldığın, karşılaştığın problemlerle mücadelende gemiyi fırtınadan en az hasarla çıkarıp limana getirmene göre değerlendirilir.
İtalya da, Fransa da, İspanya da, İngiltere de, Amerika Birleşik Devletlerinde gemi çoktan karaya oturdu bile. Su alıp batması an meselesi.
Bunu ben söylemiyorum. Kendileri söylüyor.
Amerika da koruyucu ekipman bulamayan sağlık personelleri hastane önlerinde feryat ediyor : “Kendimi kurbanlık koyun gibi hissediyorum” diye. Başkan Trump çıkıp “ Yüz bin kişiden daha az kişinin ölmesini sağlayabiliriz” diyor.
Fransa Sağlık Bakanı açıklama yapıyor “ Sağlık sistemi tıkandı. Artık bizi arayan yaşlılarımızı almaya gidemiyor onları hastanelerde yatıramıyoruz, ölmelerine engel olmak için bir şey yapamıyoruz” diyor.
İtalya ve İspanya’yı söylemeye gerek yok.
Hollanda Sağlık Bakanlığı karar alıyor : 70 yaşın üstündekilere test yapılmayacak. ( Yani tedavi edilmeyecek demek istiyor)
İngiltere Sağlık Bakanı çıkıp açıklama yapıyor. Ekipman sıkıntımız var sağlık personeli çok ekipman kullanıyor diye….
Daha sayalım mı?
Tamamı krizin yönetiminde sınıfta kaldı. Ve ne yazık ki bunun faturasını ülkelerinin vatandaşları ödedi ve ödemeye devam ediyor.
Biz de yatak doluluk oranı %70 ve yoğun bakım yatak doluluk oranı %65’lerde. Ne Yoğun bakım ihtiyacı olup yoğun bakıma yatırılamayan bir hasta ne de solunum destek cihazına bağlanması gerektiği halde cihaz bulunamayan bir hasta var. Tüm tedaviler hem devlete ait hem de özel sektöre ait hastanelerde ücretsiz olarak yapılıyor. Yani devlet tüm masrafları üstleniyor.
Dünyanın süper güçlerine, Amerika, Çin, İngiltere, İspanya, İtalya gibi ya da daha mütevazi onlarca ülkesine, salgınla mücadele için Koca Yusuf’u havalandırıyor ve uçaklar dolusu yardım malzemesi gönderiyoruz.
Yüce Allah’ım sana sonsuz şükürler olsun. Bu zalimlerin topunu ayağımıza düşürdün, bizden merhamet dilettin ya sana ne kadar şükretsek azdır…
Dünya Sağlık örgütünün Türkiye temsilcisi çıkıp ne diyor biliyor musunuz? Türkiye hepimize örnek oluyor ve umut ışığı oluyor diyor.
Muhalefet ne yapıyor bu arada dersiniz.
Halkına maske bulmaktan vazgeçtim, sağlık çalışanlarına maske dahi bulamayan ABD`nin medyasına Türkiye`yi şikayet ediyor. Yanlış politika izliyormuşuz salgın karşısında.
Bir başkası çıkıyor “mevduatlarınıza el konabilir” diyerek kışkırtıyor halkı. Bu da yetmiyor Dünya Sağlık Örgütünün şeffaf tutumu için örnek gösterdiği Türk hükümetini ölüm sayıları konusunda gerçeği söylememekle şuçluyor.
Bir başkası çıkıyor “Sen kendine yetemiyorsun bu kadar zengin misin niye yardım gönderiyorsun “ diyor. Adam para için Atatürk’ü kullanmış şimdi buna insanlık, vicdan, büyük ülke olmak ne demek bunları nasıl anlatacaksın
Sizin gibi dost varken düşmana ne gerek…
Fakat asıl bombayı patlatmadılar henüz. Yakında ana muhalefetten şunu duyarsanız sakın şaşırmayın : “Bu kontrollü bir pandemi. Erdoğan’ın haberi vardı, hazırlık yaptı. Şimdi bu başarısını seçim malzemesi yapacak”
Hepinize sağlıklı günler…