Zekiye Doğan Yazdı
Sevgili okurlarım merhaba,
Uzun zamandır görmediğim Fransa’da yaşayan kız kardeşim üç haftalığına ziyaretime gelmişti. Eniştem eşini yollamakla beni çok mutlu etmişti. Aynı zamanda çok şaşırtmıştı. Çünkü kendisi kıskanç bir kocadır ve kız kardeşimi yıllarca gözünden sakındığını herkesten koruyup kolladığını biliyorum. Ziyaretime gelen kız kardeşimle yılların hasretini yaşadık üç hafta boyunca yılların özlemini gidermeye çalıştık. Yaş gününü kutlamak için ilk kez geldiği Antalya’da Türkü Bara götürdüm. Yeğenlerim telefonun diğer ucunda görüntülü olarak bizi izliyordu!..
Mekandaki görevli barmen pastayı getirdi. Müzik eşliğinde sanatçı kızımız iyi ki, doğdun türküsünü söyledi. Yan masada dört erkek bizi göz hapsine almıştı. Kız kardeşim çocuklarla telefonda konuşuyordu ve etrafında olup bitenin farkında değildi. Barmen kulağıma yaklaştı: “Abla şu yan masadaki adam yanındaki arkadaşa, ben o kadını tanıyorum diyor ve masanıza gelmek istiyor. Önce size sormak istedim. Doğru mudur? Gelsinler mi?” Dedi.
O kadar çok mutluydum ki, yıllarca görmediğim kız kardeşimle birlikteydim ve yeğenlerim telefon ekranındaydı. Kız kardeşim çocuklarıyla meşgul oluyordu. Mutluluğumun içine etmişlerdi. Barmenin kulağına: “Sen git o adama söyle haddini bilsin. Tanıyorum dediği kadın benim kız kardeşim ve beş gün önce ilk kez Antalya’ya geldi. Karısı kızı onu kesin evinde bekliyordur burayı acilen terk etmezlerse güvenlik gücünü çağıracağım.” Dedim.
Barmen cevabımı yan masadaki tacizcilere verdikten sonra yanımıza döndü ve kulağıma: “Abla beyefendi özür diliyor. Tanımış olduğum birisine benzettim. Lütfen kusuruma bakmasın, kendimi affettirmek için benden bir şeyler içsinler densizliğimi affetsinler diyor.” Dedi.
Moralim sıfırdı ve yerle bir olmuştu. Kabahatleri özürlerinden büyüktü bu tür mekanlarda arz vardı ki, bu densizler talepte bulunmuşlardı. Susarsam susam sokağında oynayacaktım. Öfkeli bir ses tonuyla barmene: “Özrü kabahatinden büyük tanımış olsalar da iki kadın kendi halinde müzik eşliğinde yaş günü kutlamaya gelmişler masamızda ne işleri varmış. Ayrıca girdiğim herhangi bir mekanda kendi masraflarını kendi ödeyen kadınlardanım. Tekrar ediyorum mekanı terk etmezlerse polis çağıracağım.” Dedim.
Epey bozulan beyler kalkmamakta ısrarcıydı yada barmen müşteri kaybetmek istemiyordu. Antalya’ya ilk geldiğim yıllardı kanser hastasıydım ve sağlık durumum ciddiyetini koruyordu. Ölüm korkusunu yenmek için Türkü Bara ara sıra çocukluğumdan baba hatırası olarak kalan Aşık Mahsuni Şerif Türküleri dinlemeye gidiyordum ve böyle bir terbiyesizlikle karşılaşmamıştım. Kız kardeşim nihayet sorunu öğrendi öfkemin farkındaydı. Olay çıkmaması adına boş vermemi istedi. Boş verirsem başka bir yerde başka bir kadın daha taciz edilecekti. Mekanın sahibine gittim ve: “Bu mekana kaç kere türkü dinlemeye geldim. Bu türden herhangi bir olay yaşamadım. Tacizci adamları mekandan atmazsanız gerekeni ben yapacağım.” Dedim.
Mekan sahibi görevlilerini yanına çağırdı. Birkaç yıldır gelmemiştim ve müzik grubu hariç barmenler yeniydi beni tanımıyorlardı. Yan masaya geldi ne söylediğini bilmiyorum, ama saz çalıp türkü söyleyen kızımız hangi türküleri sevdiğimi biliyordu. Mekan sahibinden işaret almış olsa gerek Aşık Mahsuni Şerif türkülerinden (Yuh Yuh) (Vah Vah) (Merdo) türkülerini arka arkaya söyledi. Tanımadıkları kadınları tanıdıkmış tavırlarıyla taciz edip çetin kayaya toslayan yan masa türkülerden sonra mekanı terk etti!..
Artık olan olmuştu tacizciler mekanı terk etseler de gecemiz nahoş olmuş tadı kalmamıştı. Kız kardeşim bu durumun arkasında nelerin yattığını anlamadığından dolayı yapılan çirkinliğin farkında olmadığından dolayı fazla önemsememişti. “Saat geç oldu alkolü çok aldılar sarhoş oldular. Yapılan terbiyesizliği sarhoşluklarına vereyim” desem gece yeni başlamıştı. Her yanlış olayda susarsak bu türden insanlar bizi suya götürürler sudan geri getirirler… Su yolunda testinizi kırdırmadan önce duruşunuzla hata yapan densizlerin kafasını kırın ki, vatanımız birkaç kendini bilmez densiz dengesizlerin meskeni mekanı olmasın!..
Sevgi ve saygılarımla