Zekiye Doğan
Sevgili okurlarım merhaba,
Antalya Carrefour SA mağazasında bir müşterinin arkasında kasadayım. Kızımız ekstra poşet isteyen müşteriye: “Şimdilik poşet bedava, ama yılbaşından sonra ücretli olacak bilginiz olsun.” Dedi.
Bayana baktığımda gayet bakımlı giyimiyle ciddiyetini koruyan ve vatansever biri olarak görünüyor. Lakin sözleri yürek dağlayan cinstendi: “Ülkede her konuyu düzelttik sıra plastik poşetlere geldi. Germeyin insanı insafsızlıklar diz boyu bizleri yönetenlerle vatan elden gidiyor. Sizin bahsettiğiniz beş kuruşluk plastik poşet şu uğraştığınız şeye bak.” Dedi.
Eğer ki, merdiven altı limonilere mesafenizi koyarsanız cennet yolunda mesafe kat etmiş olursunuz. Fakat söz konusu vatan olunca duyduğum bu sözler karşısında mesafemi koyamamıştım: “Hanımefendi bilinçsiz kullanılan plastik poşetlerden dolayı tarlalarda mahsuller ve denizlerde balık türleri yok oluyor. Bu ülkenin geleceği yalnız bizi yöneten yöneticilerin sorumluluğu altında değil, ülkede olup biten her şeyden hepimiz sorumluyuz.” Dedim.
Hayatta en nefret ettiğim şey insanları aptal yerine koyarak laf sokmaya laf çarpmaya kalkanlar oysa soktukları lafın yer belli. Belediye ve muhtarlık seçimleri yaklaştı. Çarşıda pazarda markette sokakta bu tür kargaşalarla oy toplamaya çalışmaksa ahmaklığın bir başka yönü. Yön değiştirmeye kalkan hanımefendi öfkeliydi: “Siz bu bilgeliğinizi oy verirken düşünseydiniz bu ülke bu hale gelmezdi. Plastik poşetlerin verdiği zararı düşüneceğinize, birazda insanların beyinlerinin yıkanıp Orta Doğu’nun bataklığına sürüklendiklerini düşünmenizi tavsiye ederim.” Dedi.
Çamura saplanmış zehirli engereklerin sonu sonsuza kadar zehir kusmaktır. Zehirlere maruz kalmak istemiyorsanız kurşungeçirmez yüreğinizi yalnızca kendinize saklayın. Geçmişiniz sizin kontrolünüzün altındaysa geleceğinize gergedanlar hiçbir zaman ipotek koyamazlar. Laflarıyla başkalarını ipotek altına alan vatandaşa: “Hanımefendi Orta Doğu vatandaşı olmak büyük güçlerin oltasına balık olmak gibi bir şey, bizim komşu olarak onlara balık tutmalarını öğretmektir. Tıpkı naylon poşetlerle doğayı kirletmeyip temiz tutmamız gerektiği gibi.” Dedim.
Dışarıdaki havanın güzelliği havanızı güzel yapması için önce havalı tavır tutum ve davranışınızla havadan aşağı ineceksiniz ki, indiğiniz çukurdan kurtulun. Çevresinde güzel olan ne varsa rahatsızlık duyanların duyguları bitmiştir. Bitmiş insanlara müdara etmek büyük hatadır. Hatamın farkındaydım. Lakin konu anavatan olunca susamıyordum. Havalara giren hanımefendi cevabı alınca çok öfkeli bir şekilde oradan uzaklaştı. Kasadaki kızımız: “Ben çocukken plastik poşetlerle değil rengarenk filelerle alış veriş yapıyorduk ve aynı fileler yırtılana kadarda kullanıyorduk. Keşke ülkemizde herkes sizin gibi doğadan doğallıktan yana olsaydı.” Dedi.
Ülkede kural tanımayan bazı kuralsızlar, kumpaslarını kuruyorken kurtuluş yollarına kukla arıyorlar. Maalesef durumdan istifade edip hiç çekinmeden çarşıda pazarda markette muhalif olup malzeme üreterek haksız yere haklı çıkmaya çalışıyorlar. Cennet gibi bir ülkeye sahibiz, ama etrafımızı çöplüğe çevirmede üstümüze yok. Her şeyi devletten bekliyoruz, ama devletin bizim için kanun yaptığı kuralları çiğnemekte üstümüze yok. Sakın pozitif düşüncenizi negatif düşüncedeki insanlara kurban etmeyin. Çünkü örnekte olduğu gibi onların sizleri kurbanlık koyun yerine koyup kesmek doğramak yermek dışında herhangi bir meşguliyetleri yoktur. Yaşadığınız her alanda gününüzü iyi geçirmek istiyorsanız, insanlara karşı ülkeye karşı çıkarsız ve istisnasız iyi niyetli olduğunuzu gösterin ki, çağdaş seviyeye ulaşalım…
Sevgi ve saygılarımla