Zekiye Doğan
Sevgili okurlarım merhaba,
1993 yılında ağabeyim kanalıyla Eskişehir’de bir kooperatife üye oldum. 1996 yılında Didim Akbük’de on dört üyeye on dört villa yapılıp teslim edilecekti. Ankara’daki sorumlu kişi bin bir türlü düzenle dönemin üyelerini kooperatiften atmış. 1993’de Didim Akbük’den aldığımız arsaya yapılacak olan villaların yapılmadığı gibi arsayı hiç alakası olmayan akrabalarının arasında paydaş yapmış!..
1996’da yıkık dökük apartman altında yıkık dökük bir ofisi olan sorumlu o kişiyse yirmi iki yıl sonra milyoner olmuştu. Bu durum iki buçuk yıl önce adliyeye intikal etti. Bu süreç içerisinde tuttuğum birinci avukatım ve ikici avukatım şu veya bu bahaneyle davadan çekildi. Üçüncü avukatımla 21.11.2018 tarihindeki dava hakkında telefon görüşmesi yaptım: “Dosya üzerine çalışıyorum, haftaya Salı gün yüz yüze görüşelim.” Dedi.
Gözlerimde uzak ve yakın görme sorunum var ve Dünyagöz Hastanesinde gözümün birisinden ameliyat oldum. Avukatımın dediği tarihte görüşme şansım yoktu: “Haftaya sol gözüme üçlü mercek takacaklar. Sizin dediğiniz gün inanın görüşme imkanım yok. Yapılacak olan ameliyattan birkaç gün sonra görüşelim.” Dedim.
Elindeki dosyaya tamamen hakim olan avukatım hazırladığı cevapla karşı tarafı istediği seviyeye getirmişti. Adliyedeki duruşmada, dava hakkında konuşmalarımda, kitaplarımla ve makalelerimle beni yakından tanımış olan belge bilgi dolu bilge avukatım kocaman bir kahkaha atarak: “Seninle şu an baş edemiyoruz, gözleriniz açıldığında nasıl baş edeceğiz?” Dedi.
Antalya’da tam on bir yıldır yaşadığım uyum sorunumdan sonra artık Akdeniz sahilinde çakıl taşlarının üzerinde ayak yalın yürümek, Yemen`den gelecek olan yürek destanını okumak kadar anlamlıydı. Avukatımın kendisine özel olan bu özel sözlerini duymaksa bazı yaratıkların amacına ulaşmak adına amaçlarının ötesine uzanarak, devletin kurumlarını iğrenç kumpaslarına ortak edebilecek düzenbazlıklarının sonunun gelmesine az kalmış olmasıydı!..
Yemeden içmeden kısıtlayarak ileride bir ev sahibi olmak adına kooperatife kaptırdığı meblağı almak için, ormanda aslanın beslediği iki bacağı kırılmış tilkiyi mi taklit etmek istersiniz? Yoksa tilkiyi besleyen aslanı mı?
Ben ormanda ne iki bacağı kırılmış tilkiyi nede tilkiyi besleyen aslanı taklit etmek istemem. Dağ dağa kavuşmaz. Lakin insan insana er ya da kavuşur. İnsanlıktan nasibini almamış o tilkiyi çukuruna kavuşturmak adına, adına yakışır bir avukatla adalet sarayında sonuna kadar hesaplaşacağım. “Bu ülkede kanun ve adalet yok.” diyenlere elzem tavsiyem, adaletin ehli olan, kendini satmayan bir avukat tutun, hakkınızı sonuna kadar adalet sarayında arayın ve hakkınız olanı söke söke alın…
Avukatım kendine özel ve o güzel sözleri bana boşuna söylememişti. Çünkü baktığı davaya kendisinden önce iki ayrı avukat bakmıştı. Yersiz ve anlamsız bahaneler üretilerek davamdan çekilmişlerdi. Başkalarının sırtından kısa bir sürede milyoner olup akıllı geçinen ahmakların sonları sonsuza kadar okyanusta kağıttan gemi yüzdürmektir. Okyanusta kağıttan gemi yüzdürüp sonrada gündüz iş hayatıyla geceleri rakı masalarını birbirine karıştırırsan, masum insanları çok fazla basite alarak onların sırtından milyoner olursan, çatacak şahıs ararken düz yolda çıkış ararsın!..
Bu elzem davanın çıkış yollarını dosyanın hakimiyetini eline alan avukatımın adını ve bu davanın sürecini sizlerle paylaşmayı çok isterdim. Fakat dava sürecini ve dosyamın durumunu tehlikeye sokmamam gerekiyor. Ülkemdeki bu tür davalarda örnek teşkil edecek olan davamın sonucu sonuçlandıktan sonra sizlerle paylaşacağım. Unutmayın, kurulan kooperatif aracılığıyla masum insanların sırtından milyoner olanların sonu soytarılıktır. Sonuçlarsa adalet sarayı kanalıyla alacağınız haktır hakkınızdır. Hakkınızı haydutlara bırakmayın ki, bu türden insanlar kendilerini adamdan kadından sayıp ülke anavatan topraklarında istedikleri gibi at oynatamasınlar!..
Sevgi ve saygılarımla