Zekiye Doğan Yazdı
Sevgili okurlarım merhaba,
Hollanda seyahatim dönüşü yolculuğumda bakteri kapmış olacağım ki, çok kötü grip oldum. Üç hafta boyunca gribi atlatamadım ve aşırı solunum sorunu yaşadım. Böylece sigara bırakmak için Alo 171 sigara bırakma hattını arayarak Antalya devlet hastanesinden randevu aldım. Yapılan test sonucu ağır vaka olduğum yani çok aşırı fazla sigara kullandığım ortaya çıktı. Bu kötü alışkanlığımdan doktor yardımıyla sigarasız hayata başladım. İlginçtir Astım hastasıyım, ilaç tedavisi görüyorum, kanser atlattım buna rağmen yıllarca sigara kullanmaya devam ettim!..
Doktor kontrolü altında iki aydır sigara kullanmıyorum, ama el boşluğu ya da el alışkanlığı beni adeta obur yaptı ve kilo almaya başladım. Her sabah temiz havada yarım saat yürüyüş saatimi doktorum iki saate çıkardı. Tatlı dille söylemiş olsa da aslında bu bana çok ağır bir cezaydı, ama iki ayda altı kilo almamsa aşırı fazlaydı. Dolayısıyla her sabah evimden Limana kadar iki saat yürüyorum. Yürüyüş esnasında kurulan halk pazarı dikkatimi çekti geçerken uğradım. El örgülerinden tutunda ev yemeklerine böreklere pastalara kadar her şey mevcuttu ve özellikle rengarenk örgüler görülmeye değerdi. Kızımıza: “Bana da öğretir misin?” Diye sohbete başladım.
Antalya’da yaşamayan kızımız halk pazarı için gelmişti, öğretecek vakti veya zamanı yoktu. Sohbetimizi dinleyen bir başka bayan arkadaş: “Kaymakamlığa yakın Güloş Yün dükkanı var. Orada sizi öğretecek bayanlar var siz bir uğrayın çok memnun kalacaksınız.” Dedi.
Hani: “Derdinde olmayan deveyi görmez.” Diyorlar ya…
Bahsi geçen dükkanı tanıyordum sabahları yüzmeye veya yürüyüşe gidiyorken uğrayıp giysi aldığım zamanlar oldu. Fakat örgü örmek hiç aklıma gelmemişti. Yılbaşında Fransa’dan yanıma gelen kız kardeşim: “Abla çocukken bize kazaklar örüyordun, örgüye başlarsan sigara içme isteğini biraz olsun yenmiş olursun.” Dedi ve birlikte şehre indik örgü için yün aldık.
Kız kardeşim gidince Güloş Yün’e uğradım ve bana örgü öğretmelerini istedim, Güler hanım çok net bir şekilde: “Yünü bizden alırsan tabi öğretiriz sen yeter ki öğrenmek iste seni öğretecek birçok arkadaşımız var.” Dedi.
Anavatanımda net ve düşüncelerini bilinçli söyleyen insanlara rastlamak biraz zor dolayısıyla bu sözlerden sonra Güloş Yün günlük örgü ördüğüm mekanım oldu. Sahibi Güler Özkaya 59 yaşında aslen Zonguldaklı iş nedeniyle 33 yaşında Antalya’ya gelmiş. Uzun yıllar Sümer Bank’ın çeşitli bölümlerinde çalışmış. 2006 emekli olan alımlı güzel kadın kendisiyle bocalamaya başlamış: “Burcum Oğlak, çalışmadan duramadığımı fark ettim ve kendime ait küçük bir dükkan açmaya karar verdim ve bu dükkanı açtım.” Diye gururla anlattı.
11 yıldır Güloş Yün işletmesini yürüten azimli kadın: “Ben bu ismi seviyorum, bana çok güzel dostluklar kazandırdı ve bir kitap yazacak kadar hikayeler birikti. Örgü örmenin inanılmaz bir terapi olduğunun farkına vardım ve örgü örmek isteyen herkesle bunu paylaşıyorum. Dükkanın adını küçük mucizeler dükkanı koyan müşterilerimle boş oturmak yerine hayatın içinden ne varsa onlarla paylaşmayı, paylaşımcı olmayı, boş zamanları örgü örerek dolu dolu geçirmeyi anlamlı buluyorum.” Diyen bu güzel kadına ve örgü arkadaşlarına yürekten hayran kaldım.
Antalya’da yaşamış olduğum uyum sorunum uygarlığa özgürlüğe el emeği göz nuru alın teriyle kazanca hayran kadınların varlığıyla yaşanılır oluyordu. Omuzlarındaki taşıdığın yükün ağırlığının farkında olunca etrafındaki farklı bakış açısı uygulayıp farkındalık yaratarak önyargıları hep birlikte kıracağız. Boş zamanları olanların sorununu çözmek amaçlı bildikleri örgü örneklerini hanımlara öğretmek amacıyla kurs açan güzel ve özel kadına başarılar diler, el emeği göz nuru emeğinin kaşlığını görmesini temenni ediyorum. Sigarasız bir yaşam dileğiyle…
Sevgi ve saygılarımla