Zekiye Doğan Yazdı
Sevgili okurlarım merhaba,
Sizlerle üzüldüğüm canımın çok yanmış olduğu bir durumu paylaşmak istiyorum. Mahallemizde akli dengesinde sorun yaşayan emekli bir öğretmen var. Onunla karşılaşınca halını hatırını soruyorum. Hatta bir gün “haçlığım yok” dediğinde abartılı olmayan bir miktar verdim mutlu oldu. Aradan bir hafta geçtikten sonra tekrar karşılaştık: “Size borcum vardı.” Diye vermek için cebinden para aradı.
Akli dengesi bozuk deyip geçmeyin aşırı akıllı benim Hollanda’dan geldiğimi biliyor. Dünya ve ülke geçmişini hayatın gerçeklerini biliyor. Onun bu tavrına hem mutlu oldum hem de çok üzülerek: “Sizin bana borcunuz yok. Ben size içimden geldi verdim. Lütfen kendinize iyi bakın. Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeden söyleyin ben buradayım.” Dedim.
Mahalle muhtarımızla sohbet etmeye uğramıştım. Antalya Adalet Sarayından gelmiş. Onların tabiriyle mahallenin delisini emekli öğretmeni mahkemeye vermişler ve ifade vermek için gitmiş. Kendisine emekli öğretmenimizle yukarı yazdığım konuyu anlattım güldü: “Sana zarar vermiyor, ama mahalleyi fazlasıyla rahatsız ediyor. İmza toplayıp şikayetçi oldular. Adliyeye gidip ifade vermek zorunda kaldım.” Dedi.
Anlattıkları ne kadar doğruydu bilmiyorum, ama pek iç açıcı değildi ne kadar gerçekçi veya inandırıcı buda ayrı bir konumdu. Emekli öğretmenimiz için ilçe belediyesine telefon edip yardım istemiştim bana geri döneceklerdi aradan üç ay geçmesine rağmen hala aramamışlardı. Lakin aynı Belediye Genel İskanını verdiği apartmanda yedi gün mühletle balkon demirlerini söktürüp şikayetçi densizleri mutlu beni de rencide etmişlerdi. Muhtarımıza: “Adamın bana zararı yoksa kimseye zararı yok demektir. Maaş alıyor. Apartmanda kokudan şikayet ediyorlarsa yanına bir yardımcı sağlayın dairesini temizlesinler. Sizler yardım etmiyorsanız ben ona yardım edeceğim.” Dedim.
Emniyeti savcıyı hakimi yalan ifadelerle yanıltan bu tür insanlar bu yaşımda yardıma gideceğim bu adamcağızı sevgilim yaparlar. Buda çok acı bir başka gerçeğimiz apayrı bir sorunumuzdu!..
Muhtarımızsa yardımlaşmadan çok uzak ön yargıyla mahalleliyle birlik olmuş yardıma muhtaç vatandaşımıza sahip çıkmak yerine savcı hakim olmuş adamı bilinçsizce insafsızca yargılıyordu: "Devlet kurumları emniyet birimleri yatmış olduğu hastane adamı geri sokağa yolluyor. Mahalleliyse gelip bana şikayet ediyor. Başına dert almanı istemiyorum. Mahkemede bulunmadı hakim zorla getirme kararı çıkardı. Bekleyip görelim ne olacak nasıl bir karar verilecek.” Diyen mahalle muhtarımızın sözleri düşündürücüydü. Gerçek durum buyken mahallemizin delisi kimdi acaba?
Canım yanmıştı aynı mahalleli apartmandaki birkaç densiz yüzünden mahalle baskısı uygulamaya kalkmışlardı. Hatta onlarda aralarında imza toplayıp kendi dairemden attırmaya kalkmışlardı. Mahkeme kararıyla rezil olup binayı kendileri terk etmek zorunda kalmışlardı. Muhtarımızda ifadesinde balkonumun önüne atılan dışkı dolu bezleri görmesine rağmen yapılan çirkinlikleri bilmesine rağmen Emniyette: “İki yüz metre uzaktan gördüm ne olduğunu bilmiyorum.” Dediği ifadesini hatırlatarak yanlış yaptığını o insanın yardıma ihtiyacı olduğunu anlattım.
Mahallenin karısını kızını taciz ediyor dedikleri emekli öğretmenin hiç kimseye zararı yoktu. Yalnızca normal insanlardan biraz farklıydı. Badem gözlü babamı hatırladım. Ailem Hollanda’dan Türkiye’ye kesin dönüş yaptığında Gurbet ellerde yalnız kalmıştım. Aileye taparcasına tutkuluydum. Anama ve babama gelmek için araba almayıp yıllarca bisikletle işe gidip geldim. Araba yakıtına harcayacağım masrafı doğduğum köye dört hafta gelmek için biriktirdim!..
Bizim köyümüzde de köylülerimizin ve yüreğimin sevgilisi bir deli Ceylan vardı. Anası babası vefat etmişti kimsesi yoktu ve ona köylülerimiz bakıyordu. Çeşmeye suya gitmiştim. Ceylan bakraçları çeşmeden doldurdu evimize kadar taşıdı. Babama: “Kızınızın suyunu evinize kadar taşıdım. Başkaları ona kötülük yapmasın diye de evinize kadar getirdim. Kızını Allah’ın emriyle, Peygamberin kavliyle sizden istiyorum.” Dedi.
Babam yemek hazırlattı birlikte yediler. Ceylan çok güzel (Tef) darbuka çalar türkü söylerdi. Yemekten sonra türkü söylemesini istedik söyledi ve türküden sonra babam: “Kızı sana verdim. Karnın acıkınca tekrar gel.” Diyerek değerli olduğunu hissettirerek yolcu ediyordu.
Muhtarımıza babamın tutumunu hatırlatarak mahallemizi adaletli yönetmek istiyorsa dengesizlerin arasında dengeyi sağlamasını istedim. Mahalledeki emekli öğretmenin Ceylan`dan farkı yoktu. Badem gözlü babamı, elleri nasırlı anamı, ellerinde kocaman taşla gelin arabasının önüne geçerek: "Bu kızı köyden çıkartamazsınız. Ben o kızı seviyorum." Diyen köyümüzün akıllısı deli Ceylanı yüreğimi yakan özlemle özlüyorum. Ya sizler? Bu dünyadan göçüp gittiğinizde arkanızda özlenecek bir iz değerli bir hatıra bırakıyor musunuz?..
Sevgi ve saygılarımla